Dışarıda yaz günlerine inat sert bir soğuk var. Kışın hiç gelmeyeceğini düşündüren günlerden sonra apansız geliveren soğuklar tabiattaki düzenin nasıl da kendine buyruk olduğunun en güzel kanıtı. Ne olacaksa olacak yani. Kışa kıyamete müdahele edemezsin. Kış, kışlığını; yaz, yazlığını edecek. Ama beni şaşırtan şey- yılbaşının değişmez resimsel öğesinin- yani kar’ın yılbaşıyla birlikte gelmesi. Sanki tabiat da insanoğlunun umut etmek, yarından daha iyi şeyler beklemek özlemine eşlik ediyor. İnsanoğlunun içindeki sevinci tamamlamak, desteklemek istiyor;katılıyor sevincimize. İnsanlar yeni yılda daha çok sevinmek, huzurlu olmak istiyor. Bulabildikleri en küçük bir bahaneye bile tutunmak ve içindeki kargaşayı, birikmiş acıları…bir kara tahtayı siler gibi silmek istiyor. Bu da insanoğlunun doğasına uygun. İnsan dediğimiz varlık hayat yolunda üstünde biriken sıkıntıları,acıları…şöyle bir silkelemek; üstünden atabildiği kadarını atmak istiyor. Yaşayabilmesi için bir zorunluluk bu aynı zamanda; çünkü bu kadar siklete dayanmaz insan bedeni ve ruhu. Bu sebeple derim ki yeni yıl, zaman dilimleri içinde bir başka başlangıçsa; bir silkelenme, bir arınma olacaksa, “yeniden bir daha denemeliyim” düşüncesini yeşertecekse 1 Ocak 2016 bence önemli bir gündür. Böyle bir günde, inanın, sağsanız, salimseniz dünyanın en şanslı insanı sayabilirsiniz kendinizi. Teröre,virüslere, trafiğe, kalp krızlerine velhasıl onlarca tuzağa karşın 1 Ocak 2016’ya ulaşabildiyseniz bir mucizeyi gerçekleştirmişsiniz zaten. Bir koşucu gibi 2016 hedefini tutturmuşsunuz. İnsan, kendinde en kıymetli olan şeyin yani bedeninde taşıdığı tiirilyonlarca lirayla satın alınanamayacak olan organik değerinin pek farkında değildir. Kalbi yıllardır tıkır tıkır atmakta, su gırtlagından kayıp gitmekte; böbreği, karaciğeri, midesi…durmadan yıllarca saat gibi işlemektedir. Bunlar için ENDİŞELENMEYİZ; çünkü her şey yerli yerinde görevini yapıp durmaktadır. Öyle olduğu için de sosyal şartlandırmaların peşinde çılgın gibi yıllarca koşarız. Ev, araba alalım; arsalarım olsun, güzel mi güzel bir evim olsun, en önde olayım gibi yüzlerce sosyal şartlandırmaların tutkunu oluruz. Zenginliğin,güzelliğin ne kadar göreceli olduğunu ve fakat yaşamak denilen varlığın ise gerçeğin ta kendisi olduğunu kaçırırız. Sağlığın ve huzurlu olmanın ne kadar büyük değer olduğunu çok sonraları istesek de istemesek de zaten öğreniriz. Şarkıların, türkülerin diline dikkat edin, hep bu gerçeği söylerler bize. Bir türlü öğrenmek istemediğimiz bu gerçeği keşke yaşamın tam da başında öğrenseydik, öğrenseydik de Diyojen gibi: “ Hayatın her şeyine gölge etme yeter.” diyebilseydik. Şan, şöhret, aşırı kazanç, ev, mal mülk yani hırs tutkunu olmayıp Nasrettin Hoca gibi nefis eşeğine ters binebilseydik. Ey nefis, senin gösterdiğin yola gitmeyeceğiz deseydik. Bu yazıyı okuyan kardeşlerimizin hepsi, bu güzel başlangıç gününde, Hüseyin Hocamız ne yazmış bir bakalım dediğini zaten biliyorum. Ben böyle diyorum işte. Yeni yılda Nasrettin Hoca olun. Nefsinizin eşeğine ters binin. Onun gittiği yöne sakın gitmeyin. İnanın, gerçek özgürlüğü yakalayacaksınız. Kendine sunulan bütün olanaklara karşın Büyük İskender’e : “Gölge etme, başka ihsan istemem.” diyen filozofu pek de hafife almayın. Hepinize sağlıklı, huzurlu günler dilerim. Bütün yıllarda ve zamanlarda sevelim,sevilelim, özleyelim. Not: 1-uzumunkurusu. Com bu ay yine 20.000 okuyucu tarafından okundu. Güveninize sonsuz teşekkürler ederiz. 2-Karacasu DUA MEYDANI ile ilgili yazacağım yazıyı mutlaka okuyun.