YENİ YIL İÇİN BİRKAÇ SÖZ
H er yılın ilk günü, sanki yaşam yeni başlamışçasına yaşanıyor. Oysa yaşam hiç kesintisiz sürüp gitmekte, yanlışlarımız ve doğrularımızla harmanlanmakta. Yaşam, mutlulukların ve mutsuzlukların toplamı olup karşımızda durmakta. Sevinçlerimizi tekrarlamayı düşünür müyüz, bunun için fırsatlar yaratır mıyız bilmiyorum; ama mutsuzluklardan hepimizin kaçtığını biliyorum. “Aman bu kötülük bir daha başımıza gelmesin, mutsuz olmayalım” diye çabalayıp duruyoruz. Hele hele günümüzde; bu yoğun trafikten, bu yoğun olaylardan, bu insan sağlığını tehdit eden olumsuz koşullardan nasıl kurtulacağımız konusunda yeteri kadar dikkatli olup bir başka biçimde yorulurken ara sıra yaşanan mutlu anların tadına da doyum olmasa gerek! Bu sebeple, mutlu olduğumuz zamanlar uzasın gitsin, bütün yıl mutlulukla dolsun istiyor ve bir tatlı özlemin arkasına takılıp gidiyoruz. Çoğunlukla mutlu biraz da şaşkın oluyoruz. “Daha dün evimizin önünde küçücük bir çocuk olarak oynuyorduk. Çember çeviriyorduk çocuklarla beraber. Bulutlardan yücelerdeydi uçurtmalarımız. Ne güzel, elma şekeri tadında bir yaşam sürdürüyorduk. Sonra bir delikanlı olduk. Başımız dumanlı dağlar misali yücelerde oldu. Kaf Dağı’nın arkalarına kadar gittik. Sevgililer aradık kendimize. Bazen de Mehlika Sultan’a âşık olup bir hayalin peşinden koştuk. Bazen okuldan kaçtık, bazen defter defter yazılar yazdık yalnız odalarımızda. Asardın okulu her sabah İnsanın sevdası on beşinde İçi kadın çamaşırı doluydu vitrinlerin, Dalıp dalıp gider de okyanuslardaki martılar gibi çığlık çığlığa dillenmiş türküleri söyler dururduk yine ozamanlarda. “Hava nasıl oralarda?” diye meçhul sevgililere, meçhul dostlara seslenirdik hep beraber. Gelip bana ağlıyorsun Hava nasıl oralarda Bildiğim pek çok doğru var Sn her gece rüyalarımda Hava nasıl oralarda Sonrası askerdeydik, daha dün evlenmiştik. Eşimizle birlikte bir yol arkadaşlığına çıkmıştık. Çocuklarımız olmuştu. Onların da çocukları oldu. Hayret ki hayret, ne kadar da çabuk geçmiş zaman!” Öyle çabuk geçiyor ki günler Öyle çabuk geçiyor ki günler Daha doymamışız yaşamasına
Yarın’ın olmadığını zor anlar insan. Bunun için uzun yıllar ve pek çokkk deneyim gerekir. Oysa zaman, hiç bitmeyecek bir hazineymiş gibi dikkatsizce harcanır. Bizim zamanımızda ailelerimiz: “Yarın’ı düşün, para biriktir, ev al… “ diye bizi hep uyarırlardı. İyi niyetlilerdi ve bizim iyi olmamızı isterlerdi mutlaka. Ama her zaman yarın gelmeyebilirdi ki! Ertelenen mutlu anlar ne zaman yaşanacaktı? İşte bu bilinmezdi. Bence BİR GÜN BİR ÖMÜRDÜ, başka bir ömür yoktu ki! Bir ömür diye tanımladığımız bir günün içinde de insanoğlu uğraşmalı, didinmeli ve de şair gibi gönlündeki Abbas’a ses edebilmeli. Gerekirse daima bitişleri anlatan akşamların başlangıcında kalp ağrısını dindirebilmeli, bir yerlerden eski sevgilileri getirebilmeli.
Haydi Abbas, vakit tamam; Sözün özü gün içinde bir başka dünyanın huzuruna taşıyabilmeli insan kendisini. Yukarıda da dedim zor bunlar günümüzde. Geçenlerde İstanbul’daydım. Bir insan selinin içinde, her geçen gün yok olan yeşil sırtların ortasında o güzelim Boğaz tirşe mavi gözleriyle biraz da buruk, eski zamanların şarkısını mırıldanarak usul usul akıyordu. İnsanlar binlerce araç arasında birinden inip birine yetişebilmek için koşuyorlardı, durmadan; ama hiç durmadan koşuyorlardı. Milyonlarca insan içinde insanlar ne büyük çelişkidir ki yalnızdılar.
Huzuru yeni yılda yakalayabilmek için Bedri Rahmi’nin dediği gibi küçük yerlere mi gitmeli bilmem ki! Aydın gibi küçük denilebilecek bir kentte oturuyor olmama karşın inanın dostlara, tanıdık yüzlere rastlamak, onlara ulaşmak pek mümkün olmuyor. Semtler, mesafeler giriyor araya. Yazın Karacasu’daki yayla bağıma Kuşadası’nın cıvıl cıvıl tatil sitelerinin birinden gelen dostum etraftaki sessizliğe bakıp, yalnızlıktan şaşırıp: “ Burada sıkılmıyor musun?” demişti. Hayır, demiştim. Aynen yukarıdaki şiir gibi algılıyordum yaşamı. “…sokaklarında tanımadık yüz, diye düşünüyordum. Dostların benim hemen yakınlarımda olması önemliydi benim için. Ki onlar çokk hem de çokkk değerlidirler: Nazım dostlar için ne güzel yazmış: Biz haber etmeden haberimizi alırsın, Gözümüzün dilinden anlar, Namuslu bir kitap gibi güler, O gider, bu gider, şu gider, Sen yanı başımızda kalırsın Arkadaşımın şaşırdığı Karacasu yaylalarının sessizliğinde oysa ne kadar çok hayaller, insanlar gizlenir. Uçsuz bucaksız zümrüt ormanlara bakarken insanın içinde neler neler mayalanır, bir bilinse! Bir büyük kır bu dünya: Tenha sokaklarda giderken yalnız, Sisler içinde insanlar, çoğu yakınken uzak; Uykuların eşiğinde aynı şey: Sisler içinde insanlar, gün ortası, geceleyin;
Necatiğil bir kent yaşamı içindeki kendi mayalanmasını anlatmış. Gidenleri, ayrılanları, arananları, beklenenleri; ama hemen oracıkta olmayanları anlatmış. Huzurlu muydu huzursuz muydu bu dizeleri yazarken bilinmez; ama bir iç dünyasını, insanın kendisiyle konuşmasını pek güzel örnekler bu şiirle. Aslında yeni yıl için bu yazıyı yazarken ben hem kendimle konuşuyorum hem de sizlerle konuşur gibi oluyorum. Gidenleri, kalanları, boncuk taneleri gibi yurdumuza, dünyaya serpilmiş Karacasuluları düşünüyorum. Yüzlerce öğrencimi düşünüyorum. Birlikte olduğum, belli acıları, belli sevinçleri paylaştığım; aynı bayramları beraberce yaşadığım, bayram namazlarında beraber olduğum, küçücük bir kasabanın sokaklarında selamlaştığım, “Huriye Teyzeeeeeee “diye bağırabildiğim insanları yayla bağımda, evimde düşünmeden edemiyorum. Sizleri çokkk hem de çokk özlüyorum. Özlemin buruk mutluluğunu asırlık çamların yeşiliyle yaşıyorum.
Onun içindir ki sizlerle çoğalıyor ve sizlerle daha mutlu oluyorum. Sitemizin sayacına baktığımda bazen bilinmeyen yerlerde dostlarımızın bizi izlediğini görüyorum. Bazen aynı anda 20 dost www.uzumunkurusu.com sitesinde buluşup paylaşıyoruz duygularımızı bir sıcak somun lezzetinde. Bazen olmadık bir anda karşıma çıkıp : “Hocam izliyoruz sizi.” deyip beni sevinçten deli ediyorsunuz. Sözün kısası: Yeni yıl yeni bir başlangıç. Geçmişin yanlışlarını tekrarlamamanın kararlılığı içinde umutlu bir başlangıç. İçinde sevinç, içinde temiz duygular dolu olan bir yeni başlangıç. BİR GÜN İSE BİR ÖMÜR. YARIN VAR MI? BİLİNMEZ. Abbası çağır, Eski sevgilileri çağır, Dostları çağır, Dostlara git, Yaz, Çiz, Bağır, Atıl. Ne yaparsan yap yeni yılda mutluluğu mutlaka yanına çağır. Biliyor musun YARIN belki hiç gelmeyecek. Bugün mutlaka bir şeyler yap! Yeni yılda hepinize önce sağlık sonra da mutluluklar diliyorum. |
||