Yiğit Çolak, bizim Ayhan’ın oğlu. Bizim Ayhan dediğimde belki de çıkaramamışsınızdır. Kaymakamlık Şoförü Rahmi Çolak ağabeyimizin oğlu. Karacasu Lisesi’nden üniversite sınavında Türkiye derecesi elde etmiş şimdilerdeki hukukçumuz. Benim artık kardeşim olmuş, çoğu zaman pek çok konuyu danıştığım, yararlandığım öğrencilerimden biri. Onun Yiğit mi yiiğit bir oğlu var. Yiğit dedimse öyle –bileği güçlü- demedim. Duruşu yiğitçe, öğrenme isteği yiğitçe ve de Karacasu tutkusu yiğitçe…Oysa Yiğit Karacasu’da doğmamış hemen hemen hep Aydın’da büyümüştür amma her Karacasu’ya geliş gidişinde belleğinde Karacasu’ya dair derin izler kalmıştır. Bizim Ayhan’la yan yana gelişlerimizde de Karacasu söyleşilerimizi dinlemiş bazen bu söyleşilere çocuk dünyasının zengin hayallerini katmıştır. Benim KARACASU DİYE DİYE isimli kitabımın basılmasını sabırsızlıkla bekledi, babasıyla kitap hakkındaki şöyleşilerimizi dinledi. Bu arada Ayhan Çolak’ın bir baba olarak ona her akşam kitap okuduğunu, oradaki yazılarla ilgili olarak sabırla, bıkmadan usanmadan, bilinçle Yiğit’le konuştuğunu da burada yazmak zorundayım. Geçenlerde Yiğit Karacasu Diye Diye isimli kitabımdan bir bölümü her gece okuduğunu anlattı ve kitap içeriğindeki konulardan söz etti. Hayret ki hayret, yaşına karşın kitabı baştan sona okumuştu hem de iyi anlamıştı. Bununla kalmamış kendi beyninde oluşanlarla bir de yazı yazmıştı. Ne kadar sevindim bilemezsiniz! Karacasu sevgisi, özlemiyle yoğrulmuş bir kitabın 12 yaşlarında bir çocuğumuzun beyninden bize yansıması ne kadar da güzel olmuştu. Aşağıya onun masum, temiz ruhunu ve beynini yansıtan yazısını koydum. Karacasu’ya dair çözüm önerilerini okuyacaksınız. Belki bu önerilerin çoğunu siz de bilebilirsiniz. Amma bu öneriler 13 yaşlarındaki bir çocuğumuzun Karacasu’yu ne kadar ciddiye aldığını, Karacasu’yu ne kadar sevdiğini gösteren bir yazı. Bu bakımdan bence çok hem de çokk değerli. Yazı şöyle: YİĞİT’İN YAZISI Değerli Hüseyin Öğretmenim; “Karacasu Diye Diye” isimli kitabınızı, zaman zaman okuyup hayallere dalıyorum. Bu konuda size bir yazımı göndermek istedim. Size kendimi tanıtmama, bilmem gerek var mı. Öğrenciniz Ayhan ÇOLAK’ın tek oğluyum. 2003 doğumluyum. Ortaokul yedinci sınıftayım. Okulumda arkadaşlarımın oylarıyla bu yıl ikinci kez okul başkanı seçildim. Selam eder ellerinizden öperim. Yiğit ÇOLAK. “ÖMRE BEDEL BİR KÜÇÜK CENNET: KARACASU” Bugün, babamın Türkçe Öğretmeni Sn. Hüseyin Kuruüzüm’ün eseri olan, “Karacasu Diye Diye” isimli kitabı okumaya başladım. Özellikle kitabın başlarında, Karacasu’da yaşamış ve yaşayan ailelerin, insanların hikayelerinden ve fikirlerinden bahsediliyor. Karacasu’nun tarihinden, kültüründen, doğasından ve değerlerinden çeşitli konularda eserleri okudukça, Karacasu’yu daha çok öğrenip sevmeye başladım. Babamın öğretmeninin kitabında, çeşmelerdeki kitabelerin okunduğu, camilerin ve evlerin restore edildiği anlatılmış. Bunlara çok sevindim. Devamında, memleketim olan Karacasu için, hayal dünyasına daldım. “Ben olsam ne yapardım?” dedim kendime. “Karacasu’ya neler yapılabilir? İlçe nasıl gelişir?” diye düşündüm. Ben de babamın öğretmeni gibi, Karacasu için fikirlerimi buraya yazmak istedim: Ben olsam; Karacasu’da tarihi yapıları restore ederdim. Bu evleri “Karacasu Müzeleri” haline getirirdim. Bu müzelerde Karacasu’nun kültürel varlıklarını sergilerdim. Ev eşyaları, temsili figürler ve insanlarla bu kültürü anlatırdım. Tıpkı Amasra, Beypazarı evleri gibi, “Karacasu evlerini” ülke çapında meşhur ederdim. Karacasu’ya büyük bir “Kültür ve Sanat Merkezi” yapardım. İçerisinde sinema salonu, tiyatro sahnesi olurdu. Bu binada folklor çalışmaları olur; el sanatları, resim, seramik, testi ve çömlek ustaları ders verir ve sergi açarlardı. Bir hayal ama kıraathaneleri, kültür- sanat evlerine, kütüphanelere dönüştürürdüm. “Testi, çömlek, keçe” gibi zanaat ürünleriyle “pide, elma, kestane, şeftali” gibi tarım ürünlerimizin markalaşmasını ve Türkiye’de tanınmasını sağlardım. İlçemizde “eko turizmin ve yayla turizminin” gelişmesi için, yaylada ve ilçede tesisler yapardım. Küçük oteller, pansiyon ve işletmelerin açılmasını sağlardım. Yaylada “Doğa yürüyüşü parkurları” oluştururdum. İşte, kitabınızı okuyunca böyle hayal ettim öğretmenim. Teşekkür ederim. Görüşmek üzere. 19.12.2015. Yiğit ÇOLAK. | |