Sabahleyin güne hemen başlarken Zehra Dülger ablam beni aradı. Her yıl olduğu gibi Öğretmenler Günü sebebiyle bana güzel şeyler söyledi. Yıllar öncesinin Kız Enstitüsü’nde okumuş olan ablamız o okulların zarifliğiyle, kibarlığı ile davranıyordu. Her yıl erkenden hep böyle oluyordu. O benim Öğretmenler Günü’mü kutlar: “Ablam kutlu olsun.” derdi. Ben de ona daha küçüğü olduğum için büyük bir borçlulukla:” Zahmet ettiniz. Size candan teşekkürler ederim. Saygılar sunarım.” gibi saygı ve şükran ifade eden cümlelerle cevap veririm. Bu sefer de ta Burdur’dan arıyordu beni.
Daha sonra Facebokk’u açtım. Dilek Akpınar, Fethiye Deveci Koplay, Kemal Durukan Öğretmenler Günümü kutluyorlardı. Cep telefonum mesajlarla dolmuştu. Zaten akşamdan beri bu gün ile ilgili olarak bir şeyler yazıp bunu sizinle paylaşmak istiyordum. Öğretmenlikle, Karacasu Ortaokulu ve Lisesi ile oradaki öğretmenlik yıllarımız ile ilgili olarak yazılacak o kadar çok şey vardı ki… 1995 yılında küçük oğlum Bağış, Aydın Anadolu Lisesi’ni kazanmıştı. İki arada kalmıştık. Yıllarımızı verdiğimiz Karacasu’dan ayrılacak mıydık? Sonunda Bağış’ın hakkını yemeyelim dedik ve Aydın’a gitmeye karar verdik. Atama zorlukları sebebiyle eşimi hemen emekli ettik. Aydın’dan bir ev tuttuk, taşındık. Bense okulumdan kopamadım. Sağ olsunlar o günün idarecileri derslerimi üç güne sıkıştırdılar. Haftanın üç günü lisemizde dört günü de yeni evimizde geçer oldu. Aydın’da kaldığım günlerde oradaki bazı arkadaşlarımız:”Hocam, gel seni güzel bir okula tayin ettirelim. Aydın’da önce tanınırsın sonra da özel ders yapıp para da kazanırsın.” dediler. Aydın’daki evimizin önünden geçen caddeden yakınımızdaki liseye giden yüzlerce öğrenci her sabah geçiyordu. Ben de balkondan her sabah onları gözlüyordum. Karacasu’da yıllarca çalışmış bir öğretmenin merakıyla izledim o öğrencileri. Kılıkları, davranışları, çantalarını taşıyışları, saçları başları bizim öğrencilerden tamamen farklı geldi bana. Biz Karacasu Lisesi’nde başka bir dünyadaymış gibi çalışmışız. Neredeeeeee benim öğrencilerim, diye düşündüm o zamanları. Ellerde sigaralarla okula gidenler sanki başka dünyaların öğrencileriydi. Bizim öğrencimiz öğretmenini öğretmen, okulunu okul bilirdi. Biz öğretmenler de –yanlışlarımız olsa da- elimizden gelen her şeyi öğrencilerimizden esirgemezdik. Saygı sevgi vardı öğrencilerimizle aramızda. Bu sebeplerle: ”Hocam, gel seni güzel bir okula tayin ettirelim. Aydın’da önce tanınırsın sonra da özel ders yapıp para da kazanırsın.” diyenlere he, hayır, dedim ve bir süre Karacasu’ya gidip geldikten sonra emekli olarak okulumdan ayrıldım. Karacasu Lisesi’nde öğrencilerimle beraber olmaktan duyduğum heyecanımın hep hayallerimde kalmasını; okul, öğrenci, veli imajımın zedelenmesine hiç fırsat vermedim. İyi de olmuş. Öğrencilerimizin soyluluğunu yaşamanın zevki; bahçesinde, sırasında, laboratuarında, Ellinci Yıl Binası’nda ellerimizin izi olan okulumuzun romantizmi hâlâ ruhumun derinliklerinde usta bir el işi gibi duruyor. Karacasu Lisesi’nde elde edilen akademik başarılar da bütün öğrencilerimizin, bütün öğretmenlerimizin ve velilerimizin alınlarında bir taç gibi duruyor. Yaşasın Karacasulu öğrenciler, yaşasın Karacasu’ya hizmet evren öğretmenler ve de yaşasın Karacasulu veliler. WWW.UZUMUNKURUSU.COM sitesi bu öğretmenlik lezzetinin pınarı olan öğrencilerimle bağ kurmamın bir aracı oldu. Bu site sayesinde o öğrencilerimin yeni yaşamlarında ne kadar başarılı olduklarını gözlemledim hep. Onlardan haberler aldım. Onların şiirlerini, yazılarını okudum. Onların ticari ve akademik başarılarını gözlemledim. Kurdukları aile yuvalarının ne kadar sağlam olduğunu, çocuklarına ne kadar önem verdiklerini gördüm. Çooooookkkkkkkk hem deeeeeeeeee çok sevindim. Kendi çocuklarımdan hiç ayırmadan sevindim. Hele zor şartlardan gelip de başarılı olanları bir kahraman gibi gördüm. Onlara saygı duydum. Bazen öğrencilerimle sarmıştım. Kucakladım onları. Beraber yaşadığımız güzel, dürüst yılların özlemiyle kucakladım onları. Biliyorum, mesajlar atacaksınız. Telefonlar edeceksiniz. Hal hatır sorup beni bağrınıza basacaksınız. Ne diyeyim Allah sizden razı olsun. Yaşamın altmış beşli yıllarına karşın keşke tekrar sınıflarda olsak, tekrar o günleri yaşasak, diyorum kendi kendime. Keşke diyorum. Hepinizi öpüyorum. Hepinizi bir ağabeyiniz gibi kucaklıyorum.ZİLLER ÇALACAK
Zil çalacak… Sizler derslere gireceksiniz bir bir. Zil çalacak… Siz geminize, treninize gireceksiniz bir bir. Sonra bir gün zil çalacak yine, Zeki ÖMer DEFNE |
|