0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

MEHMET ÇETİN,KARACASU ANILARI

MEHMET ÇETİN,KARACASU ANILARI

          Yazı yazıp kendimle konuşmasaydım ne yapardım bilmiyorum? Hele şu salgın günlerinde 9 aydır süren kısıtlı bir yaşamı  sürdürmek; kuşlar gibi kanatlanamamak, kırlara, köylere gidememek, insanların dünyalarına koşamamak…yani yaşamı derin bir nefes gibi içimize çekememek ne kadar zor oluyor bazen!

Ruhsal bir solunum yetmezliği içinde kıvranmak çekilir gibi değil.

Virüse dikkat edeceksiniz. Hem de her saniye. Düşman karşısında mevzideki asker gibi olacaksınız. Sokakta olmayacaksınız, bir kır kahvesinde tavşankanı bir çay içemeyeceksiniz -durmadan da- dokunduğunuz her şeyde bir virüs ihtimalini düşünüp elinizi tekrar tekrar yıkayacaksınız.

Yazmasam ruhumu avutamazdım diyorum ya haksız da değilim hani…Kitaplara, televizyonlara, filmlere bakıyoruz çoğu kez; ama nereye kadar?

Yazı yazmak;  kurgusuyla, hayalleriyle, konusuyla insanı başka bir dünyaya çekip alıyor. Anlattığım sıkıntılardan bir süreliğine uzaklaşıyorsunuz. Kendinizle ve muhatap okurlarla baş başa kalıyorsunuz.

“Yazı yazma”konusunda  yazmadaki bu büyü sebebiyle her yazı yazanı isteklendiriyorum ve onlara “Yazın,bir defter bir kalem alıp çalakalem yazın “ diyorum.

Yaşamımda buna son örnek Dereköy’den İsmail kaptan oldu. Kısa zamanda ne kadar yol kat ettiğini hâlen yazılarını okuyarak yaşıyorum.

Bir de Karacasu Lisesinin yetiştirdiği değerli öğrencilerimiz şimdilerde ise bizim öğretmenimiz olan Karacasulular var.

Çoğunu facebook’ta izliyorum. Yazdıkları yazıları, yazılarına sinen düşünceleri, Türkçemizi kullanmadaki başarılarını gördükçe keyf alıyorum. “Oh bee iyi ki varlar” diyorum.

Çünkü bir dil, onu doğru ve estetik kullananlarla güzelleşir, değer kazanır. Beldeler, mekânlar,eserler ve olaylar  onları  felsefik ve estetik bir şekilde anlatanlar varsa ayrı bir anlam kazanır ve ünlenir.

 Şirince’yi tanıtan ve bir turizm beldesi hâline getiren Aydın doğumlu olan Dido Satiriyu’nun “Benden Selam Söyleyin Anadolu’ya ”isimli romanıdır.

Son zamanlarda bazı arkadaşlarımızın yazdığı romanlar,araştırma eserleri,şiir ve dil çalışmaları Karacasu için bu açıdan çok değerlidir. Karacasu Yaylalar,Afrodisias gibi güzellikleri dışında anlatılacak pek çok konuya sahiptir. Daha çok anlatıcı, daha çok yazı çizi gerekmektedir.

Mehmet Çetin de Karacasu’yu üst bir dille, güçlü bir gözlem ve hafızayla bize anlatıyor. Görünüşte kendi anılarını anlatıyor gibi gözükse de anıları içinde yaşayan o günkü Karacasu’yu; sokak oyunlarıyla, düğünleriyle, pazarıyla, deyimleriyle, şarkılarıyla, türküleriyle bugüne getiriyor. Dün’ü özlemle anlatırken aralara sıkıştırdığı cümlelerle, bazen bir sözcükle kendi yaşam yorumlarını bize sunuyor ve dün ile bugün arasında karşılaştırmalar yapıyor.Mesela şunları söylüyor notlarının sonunda:                  

“Biz büyüdükçe küçüldü dünya. Yüksek duvarlar alçaldı, büyük avlu kapılar küçüldü, yollar kısaldı, evler daraldı. Eskiler eskide kaldı, şimdi yerinde yeller esiyor. Gelip geçti, geçip gitti, giden gelmedi.  Hepimiz zamandaki o akışın bir parçasıyız. Her şey çok güzeldi. Eskiden şarkıların sözlerini ezberlemezdim, öylesine dinleyip geçerdim. Şimdi öyle değil sözleri de tesir ediyor artık…

                “Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler
Şimdi bana seninle bir ömür vaat etseler
Şimdi bana yeniden ister misin deseler”

                ‘Keşke zaman geriye aksa’ demek kolay da.. ‘Hadi döndürelim o zamanlara tekrar var mısın?’ deseler, yokum! Her şey zamanında güzel, Yerli yerinde, rengi renginde, kendi kendine, dengi dengine…

               Kızılderili sözü sanki bugünlerden bahsediyor: ‘Son nehir kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde, son balık tutulduğunda, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak ve insan için çok geç olacak. İnsan kokusu her yere sinince kıyamet kopacak’İnandığımız gibi yaşamadıkça, yaşadığımız gibi inanıyoruz. Evi, binayı, yolu yapıncaya kadar           güç bizim elimizde. Bir kere de yaptık mı artık güç elden gidiyor; yola, eve, binaya, şehre göre yaşıyoruz.

              Her birimiz, yaşanmış her olayın, her ağacın, o ezanların, o bademin, o sokaklaın…biz dediğimiz o renkli tablonun bir parçası ve olmazsa olmazıydık. Pazılın tamamlayan bir parçasıydık.

             Giden gittiğiyle gidiyor, kalan kala kalıyor.

            Bir yeri bizim yapan sevdiklerimizdi ve sadece o ağaçlardan, sokaklardan, insanlardan ibaret değildi, bizi biz yapan değerler anılardı… İyi ki onları tanıdım. İyi ki o zamanda ordaydım. Biz çocukluğumuzu yaşadık. Keşke bir yolu olsa çocuklarımız da bu masalda yaşasalardı.”

 

           Yazısının son kısmıydı okuduklarınız. Tabii bu kadar değil!  Yazının tamamı nerede derseniz,   otuz yedi sayfanın hepsini www.uzumunkurusu.com sitesinde bir PDF dosyası olarak bulabilirsiniz. Sitemizin ana sayfasının  sağ alt yanına bakarsanız Dedebağ’ından bir fotoğraf var. Onun altını tıklayınız, biraz  bekleyiniz. Yazının tümünün açıldığını ve okumaya hazır olduğunu göreceksiniz.

          Yazı çok uzun derseniz her gün kısım kısım okuyabilirsiniz. Salgın günlerinde inanın Mehmet’imizin yazısı herkese ilaç olacak. Ruhlarını sağıltacak, onlara derin bir nefes alma fırsatı sunacak.

          Çocuklarınıza eski Karacasu’yu okuyabilirsiniz. Onlarla eski Karacasu’yu konuşabilirsiniz. Hatta siz metni sesli okuyabilir, ailecek ortak bir söyleşi de oluşturabilirsiniz. Çocuklarımız başarılı bir anlatımın gözelerinden kana kana içeceklerdir, yazmaya özeneceklerdir umuyorum.

         Sevgiyle kalın.

 

                                                                                    24 Aralık 2020,Aydın