ARACASU’DAN İKİ DEĞERLİ VİZYON ÖRNEĞİ
Doğup büyüdüğümüz evden başlayarak sokakta, okulda ve yaşayacağımız diğer ortamlarda öğrendiklerimiz, edindiğimiz davranış biçimlerimiz; hayatı okumamızda, değerlendirmemizde, gelecekle ilgili tasarımlar oluşturmamızda etkili olur.
Çocukluk yıllarının hemen ardından geleceğimizle ilgili hayaller kurmaya başlarız. Hatta çocuklara sorulan : “Ne olmak istiyorsun?” sorusu ve buna verilen: “Doktor, öğretmen, polis…olacağım.” şeklindeki cevaplar, gelecekle ilgili hayallerimizin çocuk dünyasındaki ipuçlarıdır.
Ancak yaş ilerledikçe: “ Nasıl bir mesleğim olmalı, geleceğim nasıl kurulmalı?” gibi sorular daha da ciddileşir hatta bizi aşarak ailenin ortaklaşa düşündüğü konu hâline gelir.
Sözümüz işte tam da bu noktada.
Hasan ile Mehmet, inşaatta öğleyin karınlarını doyurmak için oturmuşlar. Hasan soğanın üstüne bir yumruk atmış, soğanı ikiye bölüp cücüğünü yufkanın ortasına koyup yemiş. Soğan, peynir derken karınlarını doyuran iki arkadaş, yemek sonrasının tatlı sohbetine dalmışlar. Hasan Mehmet’e sohbet arasında sormuş:
-Ülen Memet , bi kamyon paran olsa ne edesin?
-Ah, hep soğanın cücüğünü yemek isterdim, demiş.
Bir kamyon parası olsa bile Mehmet, sadece soğanın cücüğünü düşünmekte, hayatının sınırlarını soğanın cücüğüyle çizmektedir.
Geleceğinin görüntüsünü böyle hayal eden Mehmet’in geleceğini bu şekilde düşünmesinde; evinin, köyünün, gidebilmişse okulunun derin izleri vardır.
Konumuza yaşamdan süzdüğüm bir anımı anlatarak sürdürmek istiyorum.
Sevgili babam anlatmıştı.
1955 yıllarında Çiftlik’te semerlerin içinde kullanılan otları satan Sarpkaya soy isimli bir amcamız varmış. Kılığı kıyafetiyle Çiftlik’te diğer bütün Çiftliklilerden farklı giyinirmiş. Daha şehirli bir havası varmış ve de o, kahvede olsa siz de kahveye girseniz hemen onu fark edermişsiniz.
Bu amcamızın SÜLEYMAN isminde bir oğlu olmuş. İlkokul, ortaokul, İzmir Atatürk Lisesi derken İstanbul Hukuk Fakültesini bitirmiş. Okuma işi orada bitmemiş hukuk mastırı için Fransa’nın Sorbonne Üniversitesinde öğrenimine devam etmiş. Bu arada amcamız Çiftlik’te işine devam etmekteymiş. Süleyman’ın Fransa yılları bitmek üzereyken bu ileri görüşlü amcamız oğluna şöyle bir mektup yazmış:
“Oğlum Süleyman,
Anlayabildiğim kadarıyla bütün dünyada Fransızcanın konuşulduğu alan daralıyor. Sen hemen dönme. Oradan İngiltere’ye geç, İngilizceyi de öğren gel.”
Süleyman babasının dediğini yapmış, İrlanda’ya gitmiş, İngilizceyi de öğrenmiş.
Bir uçtan babamın akrabası olan Prf. Dr. Süleyman Sarpkaya ve eşi değerli Margaret ile Karacasu’da yılda ikişer gün ailecek beraber olduk. O bizlere yemek verdi biz de onlara yemek verdik. En son Kanada Üniversitesinde mastır öğrencilerine hocalık ediyordu ve Kanada’da yayınlanmış 19 eserinin olduğunu belirtiyordu.
Söyleşilerimizde, Çiflik’teki o farklı adamın yani babasının bu vizyonuna olan takdirlerini, hayatını kurmadaki etkisini; annesinin sevgisini babasının bu başarısını anlatırdı.
Fıkrada anlattığımız soğanın cücüğünü hayal eden köylü Mehmet ile Çiftlik’teki semer otları satan ve Fransızcanın etki alanının daraldığını söyleyen diğer köylü amcamızın gelecek ile ilgili resimleri birbirinden farklı idi.
Siz, biz, hepimiz kendi geleceğimizin nasıl bir görüntü içinde olacağını ve bu yaşam biçimine nasıl ulaşacağımızı kararlaştırmışızdır. Bu da bizim vizyonumuzdur.
Vizyon kavramı ile hayal kavramını karıştırmamak gerekir. Vizyon, belli bir amaç seçip bu amaca hangi araçlarla, metotlarla, yollarla ulaşacağımızın çok önceden net bir şekilde tasarlanıp çok çalışılarak ulaşılan bir hedeftir. Hayal ise sadece istektir; amacı, aracı, yöntemi belirsiz hoş bir resimdir.
Büyük liderler, seçkin akademisyenler, başarılı iş adamları bugün hangi durumda iseler yıllar önce bugünkü durumlarını düşünebilmişler, olabilirliği kafalarında kurgulamışlardır.
Karacasu Lisesinin seçkin öğrencilerinden Prf.Dr. Şevket Görgülü orta üçüncü sınıfta beni bir gün Karacasu Parkı’na davet etti. Düşünün daha 14 yaşında. Beni karşısına aldı ve: “Hocam ben niye Barış Şimşek, Bora Yüzer…kadar başarılı değilim. Ben niye en iyi öğrencilere yetişemiyorum.” diye soruverdi. Hem hayranlıkla hem de şaşırarak izliyordum. Hayranlıkla izliyordum çünkü çok özel bir davranış sergiliyordu. Şaşırarak izliyordum çünkü yaşından beklenmeyecek kadar cesurdu, etkendi. Ben de ona: “Almanya’dan geldiğini, notlarındaki bazı düşüklüklerin bundan kaynaklandığını ve kendisinin en az onlar kadar zeki olduğunu…”söyledim.
“Peki hocam, benim koçum olur musunuz?” dedi. Tabii, ancak koşullarımı harfiyen yaparsan, dedim. Değerli Şevket o yıl Karadeniz Tıp Fakültesini kazandı. Sömestr tatiline geldiğinde bana : “Önümüzdeki yıl 9 Eylül Tıp Fakültesine geleceğim.” dedi. Öyle oldu. Hocam Çapa’da kalp ihtisası yapacağım, dedi. Öyle oldu. Hocam : “Kalp doktoramı yapacağım.” dedi. Öyle oldu. Bunların hepsini çok önceden söyledi ve hep ilerideki hedefine önceden karar vererek ve çalışarak ulaştı. Bu da dünün öğrencisi bugünün profesörü değerli Şevket’in vizyonu idi.
Şimdi soralım:
Vizyon oluşturmada soğanın cücüğü hayalinde mi kalalım yoksa şu noktaya, şu kadar yılda, şu yöntemleri araçları kullanarak varacağım vizyonuna mı sahip olalım?
Ve yine soralım:
Benim vizyonumun çağdaş yaşam için ne değeri nedir?
Ve de sonlayalım:
Önceden gördüğümüz resim ne kadar değerli ise ve biz bu resmi yıllar sonra gerçekleştirmişsek biz de değerli bir vizyona sahibiz diyebiliriz kendimize.
Değerli vizyon oluşturmada ve gerçekleştirmede hepinize başarılar dilerim. AYDIN, 1.03.2012
Ali Aytaç | Tarih:29.02.2012 | |
Mesaj : | Geç de olsa yazmaya , konuşmaya biri cesaret etti:) Şaşırıp kalıyorum bu Karacasululara… Hiç bir gelişme olmaz mi DÜŞÜNCE DÜNYALARINDA.. Ufuklarında. O kadar yazıldi çizildi YAYLALAR için, bir fikir geliştiren bir olumlu yazı yazan, eski uygulamayı eleştiren biri çıkmadı. Takip ediyorum bu konuyu siz ortaya atalı 2 ay oldu. TIK yok 🙁 Ya hu bu kadar mi duyarsiz olunur? Alt tarafi iki satir yazacaksiniz… Bundaçekinecek ne var ki anlayamadim gitti 🙁 Yurt dişindan fotograflarini gosterdigim arkadaslar Karacasuya Hayran kaliyorlar, yerlesmek istiyorlar amma velakin Memleketlim duyarsiz, umarsiz, ilgisiz.. Valla ne diyeyim TEŞEKKÜR edeyim bari HUSEYİN KARA arkadasimiza…Kendisini tanimam…Sagolsun guzel konulara deginmiş…Herhalde soy adi gibi gozü de KARA 🙂 Espiri bir yana da….Karacasulular bana bunu da yazdirdi…Ne yapayim YİĞİT biri çikmiş güzel şeyleri yaziyor…Takdir etmemek , alkışlamamak mümkün degil. 5 Maymun hikayesi var herkes bilir artik bu devirde…Facebooklar çıkinca hepimiz olduk BİLGE 🙂 Belki duymayanlar vardir diye ilerde O 5 Maymun hikayesini bulursam nette size gonderecegim sayfamiza koyarsiniz umarim. Yazimi şiirlerle , yergilerle, deyişlerle süslemek isterdim ama insanda keyif kalmiyor ki vurdumduymazliklar artinca.. Yine de o kendimizi uyuşturan umuda seslenerek…. Hersey O GUZEL KARACASU için olsun diyorum. Sevgilerimle A. Aytaç , Hamburg |
Mesajı Bırakan : | Hüseyin Kara | Tarih:29.02.2012 |
Mesaj : | Hocam merhaba. Kenan Tabak’in calismalarini sitenizde yer vermenizden dolayi size tesekkür etmek istiyorum.Kenan Beyin bu calismalari basinda yer aldiginda bende Türkiye’de idim.Basinda olusturdugu olumlu tepki kadar Karcasu’da bir tepki görmemesi beni üzdü.Su anda tarimda üretim sekli %70 zeytincilige dönen Karacasu’da bu calismanin sahip cikilip sahiplenilmesi ve arkasinin aranmasi gerekir.Cünkü bu üretim dalindan dolayli dolaysiz ekmek yemiyorum diyen parmak kaldirsin.Bende bir zeytin üreticisi olarak sunu söylemek istiyorum.Üreticimizi ne kadar bilinclendirirsek ileriki yillarda ürün kalitesinin arttigini görecegiz.Ha bundan önceki yillara göre üreticinin daha bilinclendigini ben sahsen fark ediyorum.Ancak bazi hususlar varki üreticilerin yalniz basina olusturmasi mümkün degil.Bunun icin devlet el atmasi gerekir.Ziraat odasi öncülük etmesi gerekir.Ziraat odasi bir sivil toplum örgütü olarak bazi seylere kararlilik göstermelidir.Bu seferberlik gercekten baslamasi gerekir. Bakin belki cok erken söylüyorum ama Karacasu yakin zamanda Zeytin yaginda bir marka olusturacak. HOCAM ayrica sitenizde yavas yavas Karacasu’yun cevre temizliginin sifir oldugunun deginilmesine baslanmasi beni memnun ediyor.Demekki yattigi yeri PiSLEYENLER hala vurdum duymazliklarina devem etmemeli ve ettirilmemeli.Yeter artik su memleketi dogasini KAT-LET-ME-YiN katlettirmeyin. Karacasu’ya selamlar,saygilar. |