KARACASU’DA OSMANLI DÖNEMİ’NDE REDİF TABURU
VE SÜLEYMAN OĞLU ÇAVUŞ MEHMET
Padişah II.Mahmut Dönemi’nin en önemli olaylarından birisi Yeniçeri Ocağı’nın 1826’da kaldırılmasıydı.
Savaş anında 400 000 kişiden oluşan Osmanlı ordusunun tümünün merkezi hükümet tarafından silah altında tutulması ekonomik sebeplerle mümkün değildi ve ordunun tümü sürekli silah altında tutulursa ülkenin genelinde tarımsal üretim düşebilirdi.
Ne yapılır da 230 bin kişilik bir ordu merkezi hükümete yük olmadan var edilebilirdi? Çözüm, askerden yeni terhis olanların yedek asker yazılması ve kendi işlerinde güçlerinde çalışırken yıl içinde verilecek 2- 3 askeri talimle savaşa hazır halde tutulmasıydı. Böylelikle hem hazır yedek bir ordu kurulmuş olacak hem de bu ordunun askerleri sivil hayatta üretime devam edebileceklerdi. Bu yeni örgütlenmenin askerlerine redif askerleri denildi.
1834’te kurulan redif ordusu zaman içinde kendini sürekli yenilemiş ve varlığını merkezi ordunun benzeri olarak sürdürülebilmiştir.
Karacasu’da 1845’lerde Aydın, Ödemiş ve Nazilli’de bulunan redif taburlarından Nazilli 48. Redif Alayı’na bağlı 2. tabur vardı. Karacasu’daki bu taburun 4 bölüğü ve yine bu dört bölüğün ayrı ayrı binbaşıları, yüzbaşıları, kâtipleri, depo memurları vardı. Redif askerlerinin subayları kazaların “hanedan ve kişizadelerden” genç, güçlü-kuvvetli, bu işe uygun kimselerinden seçilir, merkezin onayıyla atanırlardı veya doğrudan merkezden redif subayı görevlendirilirdi.
Redif askerleri kendi işlerinde güçlerinde çalışırlar, kendi geçimlerini kendileri sağlarlardı. Devletten de çok az bir maaş alırlardı.
Karacasu redif askerleri Bozdoğan tarafında Amasya’ya, Tavas tarafından Vakıf’a, Menderes tarafından Yamalak ve Gireniz’e kadar olan geniş bir alandan yazılırdı. Karacasu Taburunun çeşitli rütbelerde 17 subayı, 1 depo memuru,1 tüfekçisi bulunurdu. Yılda bir iki kez gerçekleştirilen askeri talim zamanlarında subayların hepsi toplanmış olurdu.
Talim zamanı gelince Karacasu taburuna bağlı olan bütün redif askerleri Karacasu’da toplanır; tüfeklerini, asker elbiselerini, ayakkabılarını ve kullanacakları tüfek, kılıç gibi savaş araçlarını Karacasu’daki askeri depodan ve silah deposundan alarak giyinirler, kuşanırlar tam bir asker olurlardı.
Talim nerede yapılacaksa ki bu merkezler Karacasu’dan ayrı olarak ya Nazilli veya Sarayköy de olabilirdi; redif askerleri bu talimler esnasında zamanın Osmanlı Ordusu’nun talim esaslarına göre sıkı bir eğitimden geçirilirlerdi. Talim bittikten sonra dağıtılan malzemeler toplanır ve redif depolarına kaldırılırdı. Bütün askerler köylerine, kasabalarına dönerdi.
Savaş zamanında bütün redif askerleri merkeze çağrılırdı. Kayıtlara göre Karacasu’dan ve Nazilli’den 900 ile 1200 arasında redif askeri Girit’e, Lübnan’a,Yemen’e , Mısır’a İzmir Limanı vasıtasıyla sevk edilmişti. Yunan İsyanı’nın bastırılması için aynı yolla Selanik’e çıkan Karacasu Redif Taburu Yunan isyancılara karşı savaşmış ve içlerinden “ MÜNFERİDEN İBRAZ EYLEDİĞİ MÜESSİR VE MESRURUN TAKDİRi ZIMMINDA TE’SİS VE İHDAS EYLEMİŞ OLAN NİŞAN-I MAHSUS İFTİHARA VE İRADE-İ HÜMAYUNA MENSUB ONSEKİZİNCİ NİŞANCI TABURUNUN İKİNCİ BÖLÜK ÇAVUŞLARINDAN KARACASULU MEHMED BİN SÜLEYMANIN KESBİ İSTHKAK VE BİR KITASI KENDİSÜNE İHSAN KILINMIŞ OLMAĞLA İŞBU BERAT-I ALİŞAN ÜNVAN-I MÜLÜKANEM TASADDU VE İTA KILINDI (28 Ocak 1898)”
18. Nişancı Taburu’ndan Karacasulu Süleyman oğlu Çavuş Mehmet savaşta gösterdiği başarının takdiri olarak Padişah tarafından manevi değeri yüksek olan beratla ödüllendirilmiş bir de bu berat yazılı hale getirilerek bir örneği Süleyman oğlu Mehmet’e gönderilmiştir.
Özetlersem 1845’lerde, 1898’lerde Karacasu sokaklarında zabitler dolaşırdı. Bazen savaş çıkar köylerden gelenlerle birlikte Karacasu’dan katılanlar Askerlik Şubesi’nin önünde (şimdiki Hükümet Binasının bahçesindeki büyük binada) toplanırlar kaydını yaptıran redif askerleri bina içinden geçip arka kapıdan redif taburu idare ve depo binasına giderlerdi(Eski Hükümet Binası)Burada Cephanelik’ten(Hastane bahçesindeki halen mevcut bina) getirilen silahlarını ve mermilerini, kıyafetlerini teslim alırlardı.
Köyden ve kasabadan toplanan asker yakınları, çoluk çocuk hep beraber savaşa gidenleri büyük bir kalabalıkla, davulla zurnayla askerlik şubesi önünden uğurlarlardı. Geride gözü yaşlı çocuklar, gözyaşlarını saklamak isteyen eşler ve inleyen analar kalırdı. Sonraki günlerde
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasına acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ah o Yemen’dir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir/ türküsünün hüzünlü ezgisi tezgâh seslerine karışırdı.
Karacasu bir askeri merkezdi sözün kısası. Osmanlı’nın son döneminde 4 bölükten oluşan ve Nazilli 48. Alay’a bağlı olan 2’nci Karacasu taburu vardı. Askerlik Şubesi, Redif Deposu, Cephanelik gibi bu tabura ait hizmet yapıları vardı.
Eski günlerden bugünlere bir iz kalmamış Karacasu’da. Sadece Hastane Binasının alt kısmında Ana Okulu’nun çaprazında dış duvarları yıkılmış bir cephanelik o günleri unutturmamak için zamana direnmekte devam ediyor..
NOTLAR:
1- Cephanelik Binası Mithat Özgen’e göre Osmanlı Dönemi’nin Türkiye’de birkaç örneği olan tipik bir silah ve cephane deposudur.
2- Binanın özelliği sebebiyle tarafımdan Arkeolog Umut Doğan’a Cephanelik’in Anıtlar Kurulunca koruma altına alınması gerektiği anlatılmıştır. Benden istenen fotoğraflar verilmiş ve Umut Doğan Bey’in hazırladığı dosya Aydın Anıtlar Kurulu’na yapının tescili için Afrodisias Müzesince sunulmuştur ve Cephanelik’in koruma altına alındığı tescil edilmiştir.
3- Bu konuda araştırma yapacaklar;
A) İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU VE SİYASİ RAPORLAR(1878-1914) adlı Funda ADITATAR’ın
B) OSMANLI DEVLETİ ORDU SİSTEMİNDE REDİF TEŞKİLATI VE II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ REDİF BİNALARI adlı Muhammet Mithat ÖZGEN’in
C) REDİF TEŞKİLATI isimli Musa Çadırcı’nın
D) 19. YÜZYILDA KARACASU adlı Yrd.Doç.Dr.Mehmet BAŞARAN’ın eserlerinden yararlanabilirler.
4- Fotoğraflarda Karacasu Redif Taburu Hizmet Binası’nın, öğrencilerin arkasında gözüken Cephaneliğin 1955 yılına ait fotoğrafı, bugünkü cephanelik fotoğrafları ve padişah beratı sunulmuştur.
5- Redif Taburu Hizmet Binası 1976’da yol açımı sırasında yıkıldı.