Bu başlığa bakıp “Bakalım ÜZÜMÜNKURUSU nereyi, kimi görmüş. Karacasu’da bu kadar farklı olan ne ki?” diye hemen kendinize sormuşsunuzdur. Bilirsiniz bizim evlerimiz yerleşim planlarıyla, dekorasyonlarıyla farklıdır birbirinden. Bir ev diğerinden işte bu özellikleriyle ayrılır sadece. Oysa yazımıza konu olan bu ev ve onun içine sinen yaşam felsefesinin evin koridorlarını, odalarını, raflarını çok somut şekilde dolduruşu bırakın Karacasu’yu, Türkiye evlerinin bile %99’unda görülmez.
Cevdet Varyemez Karacasu’nun Ataeymir kasabasında doğmuş. Her Ataeymirli kadın gibi bir annesi, her Ataeymirli baba gibi inşaat ustalığı yapan bir babası olmuş. Karacasu’dan başlayan okuma yolculuğu Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Yüksekokulu’nda son bulmuş. Makine mühendisi olmuş. Yıllarca çeşitli kuruluşlarda makine mühendisliği yapmış. Emekliliğinde de gelip Karacasu’ya konmuş. Bir oğlu bilgisayar mühendisi, bir oğlu da beyin cerrahı.
Biyografisini kısaca sunduğum Cevdet Bey ile bir kahve söyleşisinde kararlaştırdık yukarıda sözünü ettiğimiz evi gezme dileğimizi.
Karacasu’da son yılların güzel uygulamalarından biri olan Karya Sitesi’deydi bu ev. Cevdet Bey’in: “Buyur bakalım, burası bir bekâr evi!” esprisiyle gezmeye başladık bu evi. Bir müzeden, bir sanat evinden bahseder gibi: “Gezmeye başladık.” cümlesini yazdımsa haksız da değilim hani! Koridor boydan boya, zemininde sağlı sollu iki sıra halinde heykelciklerle; koridorun duvarları ise 35X45 cm ebadında rölyefli tabletlerle dolu. Oturma odasının duvarları büyük boy seramik rölyeflerle süslü. Yatak odası ve diğer odaların tümünde insanı şaşırtacak kadar çok heykeller ve rölyefler var. Özel rafların içleri de heykellerle dolu. Bununla yetinilmemiş her odada 1X2 m ebadındaki aynalarla görsel zenginlik daha da arttırılmak istenmiş. Ev, bildiğimiz evlerden olmaktan çıkmış bir sanatçı evi olmuş. Gördüğünüz her sanat objesi, Karacasu’nun ve bütün diğer kasabaların birbirine benzeyen sıradan yaşamından insanı çıkarıyor ve kentlerin sanat galerilerine taşıyor.