0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

Karacasu Salhane Köprüsü Kitabeleri

SALHANANE KÖPRÜSÜ KİTABELERİ

İNŞA KİTABESİ METNİ:

Lisân-ı halle şer’a gelüb arz eyledi hâlin

Emr-i Şer’le …(?)eyle cümle  eyâ fevkân(ı)tahtânı

Teveccüh eyledi Fevri ki Başkazâde’dir bunlar

Yapûben bu sırâtı evvel idüp hakk-ı avn-i ihsân

Zarâfi bina oldı bu köpri Cennet’e

Târih-i mürsele Cenneti içre vesile ola iskâna 1138 H

 

TAMİRAT KİTABESİ METNİ:

Karacasu’yun içindeki Başkazâdeler yapdı

Müselsel zerle mercân ki muhkemdir …(?)

Sahâvetiyle tutdılar saâdetiyle yapdılar

Ki dâne düşdi her birine bin hasenâtı

Bin iki yüz birde ki bed-i recep ayında

Hitâmı mah-i gufrânda olubdurur nihâyeti 1201 H April

 

BUGÜNÜN TÜRKÇESİYLE:

Fevri, teveccüh eyledi Başkazâdedir bunlar. Bu köprüyü Allah’ın ihsanlarıyla yaptılar. Bu köprü Cennet’e zarif bir yapı oldu. Cennet içre yaşamaya(iskana) vesile ola.

Karacasu’da oturan Başkazâdeler bu köprüyü yaptı. Köprü için altın ve kıymetli varlıklar sarf edildi. Köprüyü yaptıranlar her türlü harcamadan çekinmeden mutlukla bu köprüyü inşa ettiler. Her taşına pek çok muhsinat düştü. 1201 yılının recep ayı başında başlayan inşaat üç ayların sonunda bitti.

 

BULUNDUĞU YER VE ÖZELLİKLERİ:

“1950’lerde yıkılıp yerine betonarme bir köprü yapılmıştır. Eski köprünün inşa ve tamirat kitabeleri bu köprünün batı kenarının iki ucuna yerleştirilmişti… Salhane Köprüsü Karşıyaka Köprüsü’nün aynısıdır. Her ikisi de yuvarlak kemerli tek gözlüdür. Kemal Turfan’ın verdiği tarihe göre 1138/1725 tarihinde  Başkazâdeler tarafından inşa ettirilen köprü 1201/1787 de yine aynı aile tarafından(?) onarılmıştır.”(1)

YORUM:

Salhane Köprüsü 1725’de Karacasu’da yerleşik Başkazâdeler denilen bir aile tarafından yapılmıştır. Bu tarihte yapılan köprü 62 yıl sonra yine aynı aile tarafından tamir ettirilmiştir.

Kitabelere konu olan köprü bugünkü postane yanında bir dere üzerindeydi. Fakat 1955 yılında, köprü dar geldiği için yapılan genişletme çalışmaları ve derenin doldurulması sebebiyle toprak altında kalmıştır. Kitabelerin ikisi de köprünün Dandalas’a bakan yan duvarında idi. Bu kitabeler ek inşaat sırasında köprü girişine monte edilerek toprak altında kalmaktan kurtarılmıştır. Her iki kitabe de bugün Karacasu Etnografya Müzesindedir.

Bu konuda Prof. Dr. Atilla Alpaz anılarını şöyle anlatır: “  Oldukça dar ve sadece bir arabanın geçebileceği genişlikte olan kemer bir köprü idi. Geçenlerde Karacasu ya yaptığım bir ziyarette köprünün üst kısmının da doldurularak yaylaya bakan kısmın tamamen kapatılmış olduğunu  gördüm

 

———————————————————————————————————

1-M. Kenan Özkan, a.g.e., s 98

 

 

 

Köprü, ortaokulda okuduğum 1953  1955 yıllarında yayla  tarafına bakan kısmına ilave yapılarak genişletildi. Bu genişletme çalışmaları sırasında bir gün babam Salih Alpbaz  ile köprünün yanından geçerken, babam köprüyü yapan işçiler ile hararetli bir konuşmaya  başlamıştı. Konu eski köprünün Yayla’ya bakan kısmında ve postane tarafında bulunan kitabenin yeni yapılacak köprü ile kapanacağı konusu idi. Sanırım babam işçilere o sırada hazırladıkları kalıp nedeniyle beton dökülecek tarafta kalacak kitabenin beton altında kalarak yok olacağı meselesiydi. Babam bu kitabeyi sökmelerini ve üst tarafa yeni köprü üzerine  yerleştirmelerini istiyordu. Fakat işçiler bu görevin kedilerine ait olamayacağını söylüyorlardı. Neyse sanırım yarım saat süren bir konuşma sonrasında babam işçilerle anlaşmıştı. Şöyle ki babam  işçilere 30 TL ödeyecekti.  Buna karşılık da işçiler kitabeyi sökerek yeni köprünün çarşıya doğru girişinin sağ yanına yerleştireceklerdi. Babam orada parayı peşin ödedi. Bunu bugün gibi hatırlıyorum. Bu işlem gerçekleştirildi ve kitabe köprü altında kalmaktan kurtarılmıştı.(1)

 

Bu kitabe konusunda  Rüştü Dede kitabında şu ifadeler bulunmaktadır:

“Karacasu eşrafından ve zenginlerinden Başka Zadeler, Helvacı Deresi üzerinde bir köprü yaptırmışlar ve âdet olduğu  üzere köprüye konacak taş kitabe için müftüden bir yazı rica etmişlerdi. Müftünün bu dileklerini Yemez Zade Süleyman’ a söylemelerini tavsiye eylemesi üzerine, İsmail Ağa’ya giden Başkazâdeler dileklerini İsmail Ağa’ya tekrarlayarak kitabenin yazılması için oğlu Süleyman nezdinde tavassutta bulunmasını istemişlerdi.

Bu teklif İsmail Ağa’ya garip gelmekle beraber, bu dileği Süleyman’a söylemiş ve Süleyman da kabul eylemişti. Hâlen köprünün başında dikili bulunan taş kitabeye şöyle yazılmıştı:

——————————————————————————————————

1-www.atillaalpbaz.com

 

 

‘Karacasu’yun içindedir ki Başkazâdeler yaptı.   Müselsel dürle mercan ki muhkemdir zebanım   Sehavetiyle tuttular, saadetiyle yaptılar,   Ki dane düştü her birine bin ihsanın   1201 sene i birde ki yedi recep ayında   Hısmı mahı gufranda olup nihayet.’

Bu ana kadar hiçbir şiir yazmamış olan Süleyman’ın  bu şiiri çevre ilmiyesinde hayretler uyandırmıştı. Süleyman bu şiiriyle toplum yararına yapılan hizmetlerin  Allah indinde inci ve mercandan daha kıymetli bulunduğunu belirtiyor ve köprüye konulan her taş yerine ilahi mükâfat olarak Allah’ın bin ihsanın vereceğini müjdeliyor, halkı bu suretle insanlık yararına hizmetlere çağırıyordu. İsmail Ağa yapılan tebrik ve  teşekkürden çok mütehassis  olmuştu. Hicri yıl 1202.  Koca Rüştü’nün bu beytinden anlaşılacağı üzere köprü hicri olarak  1787 Nisan- Mayıs yılında yapılmıştır.”(1)

Sayın Atilla Alpbaz Bey’in anılarında anlattığı kitabe 1787 tarihli tamir kitabesidir. İnşa kitabesi değildir. Köprü 1725 yılında yapıldığına,  Yemezzade Rüşdî 1768 yılında doğduğuna göre Rüşdî, tamir kitabesinin yazıldığı tarihte 19 yaşındadır. Köprünün yapıldığı tarihte ise daha doğmamıştır.

Köprü iki kere genişletilmiş. Birincisi 1955’lerde, ikincisi de 1977’de gerçekleştirilmiştir.

Araştırmalarımız sırasında Karacasu Etnografya Müzesi’nde bu aileye ait ve köprünün yapımından üç sene önceki bir ölümü anlatan Başkazâdelere ait bir mezar taşı bulduk. Dipnotta içeriğini yazdığımız mezar taşı Başkazâdelerin Karacasu’daki ikinci yazılı belgesi olmakta ve köprünün yapım sebebiyle ilgili bazı ipuçları da vermektedir.(2)

————————————————————————————————-

1-Salih Alpbaz, Karacasulu Koca Rüşdü, Yabaneri Metbaacılık,İzmir 2013 , s.9

2-Hûvel hayy ül Bâki

Nevcivan iken gitdim ben Âhiret’e

Validimiz sabr etsün nâr-ı firkâte

Merhum Başkazâde Hacı Mustafa Ağa’nın kerimesi

Raziye dudu ruhuna fâtihâ

Sene1198

    Bâkı  olan Allah’tır

    Pek genç iken ben Ahret’e gittim

    Anamız babamız bu ayrılık ateşiyle sabretsin

    Merhum Başkazâde Mustafa Ağa’nın kızı Raziye dudu ruhuna Fatiha.

En önemli ayrıntılardan birisi de köprü tamir kitabesinde bulunan labrys baltası sembolü ve 1787 April tarihidir.

Labrys baltası Karyalılara aittir. Umuyoruz kitabe taşı lazım olduğunda yakın çevreden bulunmuştur. Bulunduğunda da üzerinde labrys kabartması vardır.

 

1787 April tarihinin ise tesadüfi olmadığını düşünüyoruz. Hicri 1201 tarihi miladi 1787 tarihi karşılamaktadır. Yani köprünün bitiş tarihiyle bu tarih aynıdır. Bu çift takvimli iki tarihin yazılışını o dönemde Karacasu’da yaşayan Rumların, Ermenilerin varlığıyla izah edebiliriz.(1)

Köprü tamir kitabesinde KARACASU ismi bulunmaktadır. Bu isim ilk defa Hacıarap Camisi kitabesinde 1748 yılında geçmiştir. İkinci kez de bu kitabede geçmektedir. Bu iki kitabeye bakarak Karacasu isminin en eski ne zaman var olduğu konusunda yazılı bir belge göstererek fikir beyan edebiliriz.

Köprü 300 sene önce yapılmış bir Osmanlı eseridir. Ama yapıldıktan 250 sene sonra mezara gömülür gibi toprak altına alınmıştır. (2)(3)İhtiyaçlardan dolayı buna girişilmiş olsa da yanına yeni bir köprü yapılarak bu güzel ve tarihî yapı bugünlere kalabilirdi. Bugünün Karacasu’suna da görsel bir zenginlik katardı.

______________________________________________________________

 

 

 

 

 

 

 

1-.Yrd. Doç.Dr. Mehmet Başaran,19. Yüzyılda Karacasu ,Karacasu Vakfı Yayını 2, s.27,42  “1897’de Karacasu merkezinin nüfusu 7069’dur. Bu nüfusun 170 kişisi Rum, 164 kişisi de Ermenidir.Bir Rum okulu vardır. Rumlar ve Ermeniler belediyede, ilçe idare heyetinde, mahkemelerde temsilci bulundurmaktadırlar.”

2-Kenan Özkan, köprünün genişletme sırasında yıkıldığını söylemekte ise de önceleri Belediye Başkatibi ve sonra Belediye Başkanı olan Eşref Yapucu eski köprünün yıkılmadığını söylemektedir.

3-“…Ana caddenin sağ tarafında, yukarıya doğru çıkan yolla birleştiği noktada bir eski köprü vardı ve hâlâ da var; amma, üstü artık betonla kaplı. Bu köprü Karşıyaka’ya giden eski yolun üzerindeki eski köprünün aynısıydı.”

Y. Nadir Ünlü, Söz Sözü Aça Aça Karacasu, Başkar Ofset Matbaacılık 2014, Aydın, s.159

 

 

Bu konuyla ilgili olarak şunları da yazmadan geçemeyeceğim:

Köprü tamir kitabesinin korunması konusunda Sayın Salih Alpbaz’ın gösterdiği titizlik, sahip olduğu bilinç takdire şayandır. Aynı bilinçle Sayın Salih Alpbaz Yemezzade Süleyman Rüşdî ve Zurnacı Ali Efe hakkında derlemeler yapmış, bunları uzun notlar hâlinde yazmıştır. Sonraki yıllarda değerli evlatları bu iki çalışmayı kitap olarak bastırmışlardır. Koca Rüşdü isimli notlarıyla Salih Alpbaz Süleyman Rüşdi hakkında yerelden en sağlam bilgileri bugüne aktarmıştır.(1)

Yemezzâde Süleyman Rüşdî adlı kitabımızı yayına hazırlarken bu eserden hayli yararlanılmıştır. Yine Salih Alpbaz’ın yazdığı Zurnacı Ali Efe hakkındaki kitapta da 1900’lü yıllar Karacasu’su; Karacasu’daki yaşayış, Karacasu mekânları ve Karacasu’da yönetim zorlukları hakkında çok değerli bilgiler sunulmaktadır.(2)

Daha sonra Cumhuriyet Dönemi Kitabeleri bölümünde aynı kişiyi bu sefer dernek çalışmalarıyla Karacasu’ya ilkokul, ortaokul kazandırmaya çalışan bir kişi olarak başka özellikleriyle de tanıyacağız. Demem o ki bir kişi bile olsa belli bir bilince sahip olmak ve bu bilinçle eylem içinde olabilmek o kişinin bulunduğu yere pek çok hizmetler kazandırabiliyor. Sayın Salih Alpbaz’a ölümünden 40 sene sonra Karacasu’ya kazandırdığı kültür varlıkları konusunda şükranlarımızı sunuyoruz.

 

——————————————————————————————————-

1-Salih Alpbaz, Karacasulu Koca Rüşdü, Yabaneri Matbaacılık, İzmir 2013, s.9

2-Salih Alpbaz, Zurnacı Ali Efe, Yabaneri Matbaacılık, İzmir 2013