Geçen hafta Milas’taydım. Aynı yerde yaşamanın bunalttığı zamanlardan kurtulabilmek, şöyle bir nefes alabilmek için gittim Milas’a. Yeğenim Erkan da orda olunca hem onu ziyaret edecek hem de onun sayesinde Milas’ı daha iyi gezebilecektim. Öyle de oldu. Erkan bizi çok iyi anlamış ki Milas’ın daha çok kültürel zenginliklerini göstermeyi planlamış.
Milas 50 000 nüfuslu bir ilçe merkezi. Bir kıyı kenti olmasa da Bodrum’a yakınlığı bu kente de kültürel bir zenginlik eklemiş. Yerel gazeteleri incelediğimizde, duvarlarda gördüğümüz bazı afişlere baktığımızda Milas’ta entelektüel bir yaşamın hemen izlerine rastlanıyor. Tiyatro, Türk sanat müziği gösterileri, konferanslar bu etkinliklerden bazıları. İnsan böyle küçük yerlerde bu tür etkinliklerin fazlalığını saptadıkça o kentin insanlarına, yöneticilerine… daha bir saygı duyuyor. Bu duygu ve düşüncelerimi konuşma fırsatı bulduğum her Milaslıya sevinçle ve takdirle anlattım. Milas’ın bu entelektüel birikimine koşut bir de yenileme çalışmaları var. Belediyenin bu konuda çok istekli olduğunu bu arada öğrendim ve doğru belediyenin yolunu tuttum. Başkanı halkı adına ve bu güzel çalışmaları adına kutlamak için. Sekreterliğe ismimi yazdırdığımda Başkan Bey’in Muğla’da olduğunu öğrendim. Tabii ki üzüldüm. Kente bu kadar emek vermiş bir başkanı dışarıdan bir insanın kutlamasının onu daha mutlu edeceğini düşündüm. Sekreter adımı soyadımı yazdı ve niçin başkanı aradığımı sordu. Ben de ona: “Işıklı bir kente gelmişim. Bunun sevincimi anlatacaktım beyefendiye .” dediğimde sekreter de bana: “ Işığı siz getirdiniz efendim.” Şeklinde, Milas insanının birikimiyle ilgili yargılarımı doğrulayan bir cevap verdi. Başkanı göremedik ama başkanın kent dokusuyla ilgili yaptıklarını, kültür çalışmalarını zevkle inceledik. Bunlardan en ilginci HACI ALİ AĞA konağı yenilemesiydi. Bu konak, çok zarif bir şekilde yenilenmiş, otantik öğelerle hem de farklı bir uygulama ile karikatür sanatının büyük ustası Turhan Selçuk karikatürleri ve Turhan Selçuk’a ait özel eşyalar ile süslenmiş. Böylelikle, bu bina, yaşayan bir bina hâline getirilmiş.(Ana sayfada bu yazımızla ilgili fotoğrafları görebilirsiniz.) Bu konağın karşısında harap ve hayli büyük olan diğer konağın da Belediye Konağı olarak restore edileceğini ve Belediyenin hizmetlerini bu yenileme sonrasında bu konakta sürdüreceğini öğrendim. Floransa aklıma geldi. Orada da belediye binası yüzyıllardır kullanılan eski bir şato idi. Tam hatırlamıyorum ama 600 yıllık bir bina olduğundan söz etmişlerdi. Kültür varlıklarının zamana yenilmemesinin ve yeni kuşaklara aktarılmasının yolunu pek çok toplum bilim ışığında bulmuştu zaten. Daha sonra MİLAS’ta, nostaljik sokak aralarından geçerek yenileme çalışmaları yapılmış olan Kurşunlu Camisi ile Külliyesi’ni gezdik. Namaz vakitleri dışında cami içi Kur’ân kursu öğrencileri için kullanılıyordu. Milas’ta dolaştığınız her sokakta restore çalışmaları bitirilmiş veya restore çalışmaları süren evlere ve diğer yapılara rastlıyorsunuz. Ve anlıyorsunuz ki 10 sene sonra eski ve yeni karışımının pek güzel bir örneği bu kentte var olacak ve yeni bir kent dokusu oluşacak. KÜLTÜR VARLIKLARI ADINA SEVİNMEMEK MÜNKÜN MÜ? Bir Karacasu seveni olarak nereyi gezsem, nerede bir güzellik görsem: “ Ah, bu Karacasu’da olsaydı!” demişimdir hep. Tabii bu sefer de öyle oldu. Keşke benim kasabamda da bu kadar hızlı, yoğun yenileme çalışmaları olsa her mahallede bir geçmiş zaman hatırlatıcısı ve bir kültür elçisi yapı olsa dedim. GERÇİ SON ON YILDA Karacasu’da kültür varlıklarının korunması ile ilgili kısıtlı da olsa bir bilinç oluştu. Bunun öncüsü Karacasu Vakfı oldu. Vakfın uyarıları sonunda Karacasu Belediyesi Tarihî Kentler Birliği üyesi oldu. Bu üyelik aracılığıyla hem Emin Mete Bey hem de Mustafa Büyükyapıcı Bey yurt dışında kültür gezilerine katılarak gözlemlerini zenginleştirdiler. Emin Mete Bey’den başlayarak Mustafa Büyükyapıcı Bey’le bu bilinç Belediye bazında devam etti. Emin Mete Bey Etnoğrafya Müzesi’ni kurdu. Bir eski Karacasu evini Cengiz BEKTAŞ gibi marka bir isimle restore etmeye başladı ve bu çalışmayı Mustafa Büyükyapıcı Bey de tamamladı…(Aşağıdaki fotoğrafa bakınız.)Yeni başkanımız bugünlerde Hacıarap Camisi restorasyonunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Son zamanlarda Karacasu’da Çarşı Camisi , Cumaönü Camisi, Süleyman Rüşdî Türbesi, Subaşı Mescidi, Nacıpınar Yaylası kahvesinin binası yenilemeleri gerçekleştirildi. Prf. Dr. Ali Küpelioğlu Bey Yarencikler evini satın alarak bu evin yenileme çalışmalarını sürdürdü. Gördüğümüz kadarıyla da önümüzdeki günlerde Karacasu , yenilenmiş çok güzel bir yapıya kavuşacak. Belediye Başkanımız Mustafa Büyükyapıcı’dan aldığımız bilgilere göre Karacasu’da dört eski Karacasu evinin restorasyon proje paraları temin edildi. Büyükdağlı Mahallesi’nde oturanlarla yapılan görüşmeler sonunda Büyükdağlı Mahallesi’nin eski dokusuna uygun olarak yeniden düzenlenmesi kararlaştırıldı ve Anıtlar Kurulu’nda proje aşamasına gelindi. Karacasu bunları son 10 yılda gerçekleştirdi. NE KADAR SEVİNDİRİCİ DEĞİL Mİ? Ancak daha yapılması gereken pek çokkkkkkk işler var. Koruma altında olan yapıların korunması konusunda işlerin nasıl olacağı bellidir. Belli kuralların dışına çıkmak olası değildir. Ama koruma altında olmayan ve fakat restorasyonları ile kasabaya güzellikler katacak onca eski ev ve yapılar vardır Karacasu’da. (Aşağıda ve ana sayfada bazılarının fotoğrafları sunulmuştur.)Bence bu yapıları belediyemiz satın almalı restorasyonlarını profesyonel şirketlere yaptırmalıdır. Mesela Karşıyaka Cumaönü kahvelerinden, aşağıdaki yeni kahve bir şekilde ele alınmalı yeni restore edilen Cumaönü Camisi’nin yapısıyla uyumlu olarak(taşduvar, ahşap çatı, klasik kiremit, ahşap pençere, sıvasız iç duvarlar…) yapılmalı ve bu inşaat Cumaönü Camisi’nin restorasyon projesini yapan mimarla sürdürülmelidir. Bununla da kalınmamalı Cumaönü Meydanı aynı mimarla tekrar tasarlanmalıdır. Cami, kahve, meydan bütünlüğü sağlanarak yeni bir doku oluşturulmalıdır. Büyükdağlı Mahallesindeki restorasyon çalışmaları ile bu meydan anlamlı bir şekilde birleştirebilmeli tarih kokan yeni bir Karşıyaka oluşturulmalıdır. Karacasu’nun her yeri yeni anıtlarla süslenmeli ve her anıt Karacasu’nun tarihinden, kültüründen bir sayfayı sunabilmelidir. Bu çalışmaların objesi olacak tarihî kişiler ve tarihî olaylar Karacasu kültüründe vardır. Mesela YIĞIN ÇAKILLAR söylencesi anıta dönüştürülmelidir. Karacasu’nun kendi olanaklarıyla başarabileceği onlarca projeden bu yazımızın hacmine sığmayacağı için burada söz etmeyeceğiz. Kasabada yapılabilecek kültür işleri ve kasabanın tekrar organizasyonu içten, bilimsel arayışlarla mümkün olabilecektir. Kasabamızın geçmişte bir medrese kenti olduğunu düşünürsek( geçmişte Karacasu Aydın’ın Nazilli’den sonraki en zengin medrese kasabasıydı.) bu konularda çalışan her kişi, yeni Karacasu’yu restore ederken ve bir tarih kenti olarak kurarken hayalini nereden kurması gerektiğini gayet iyi bilecektir. İşte burada Karacasu kültürüne hizmetin öncelikle Karacasu kültürünün ne olduğunu doğru ve bilimsel olarak saptamak olduğu gerçeği çıkar ortaya. Bu saptamanın nasıl olacağının yolları da bellidir. Bireye bağlı, el yordamı çalışmalar yerine uygulama öncesinde ortak düşünceden filizlenmiş bilimsel, olgunlaştırılmış ve total düşünülmüş çalışmalara gereksinim vardır. SON SÖZLERİM: Milas’ta halkta gördüğüm bilincin Karacasu’da halkımız arasında yaygınlaşmasının beklentisi içindeyim. Şimdilik yöneticiler ve bazı Karacasuluların beyninde kökleşen bu bilincin yayılmakta olduğunun da bilincindeyim. Halkımız, televizyonlarda, başka yerleşim yerlerinde neler yapıldığını görmekte ve bu tür örneklerin kasabamızda da olmasını arzulamaktadır. Yani yöneticiler için bu tür çalışmalarda halk desteği vardır diyebiliriz. Belediye başkanlarımızın hepsi bizim başkanlarımızdır. Onları bu konuda isteklendirmek, onları desteklemek, çalışmalarında yardımcı olmak hemşerilerimizin görevi olmalıdır. Olumlu yaklaşımlar olumlu sonuçlar doğuracaktır. İnşallah bir gün Karacasu’ya gelen bir yabancı da Milas’ta olduğu gibi Karacasu için IŞIKLI BİR KENT diyecektir. |