HACI SALİHLER ÇEŞMESİ
Bu çeşmemizin özelliklerini anlatmaya başlarken iyi ki 1957 yılında Karacasu’nun korunmaya değer eserlerini saptayan bir çalışma yapılmış, iyi ki bu çalışma KARACASU İMAR KOMİSYONU RAPORU ismiyle basılmış, diyorum.
Karacasu’nun geçmişiyle ilgili nadir yazılı eserlerden birisi bu eser. Bu eser sayesinde 1957 yılının Karacasu’sunda sokakları dolaşıp buralardaki dikkati çeken yapıları, çeşmeleri hayal edebiliyorsunuz. Ne yazık ki bugün bu sokaklardan ve bu sokakları süsleyen çeşmelerden, hanlardan, hamamlardan… sadece bazılarını görmek mümkün!
Zamanın anlayışları, bu kültür varlıklarını, yani bir yerleşim yerini bir başka yerleşim yerinden farklı kılan eserleri, sokakları, evleri, ahşap çarşımızı, yoncaaltı dediğimiz pazar yerini, buğday pazarını, hamamı, tekke mahallinin eski hâlini, eski Kebap Ocağı’nı, Sarayaltı’nı, Cumhuriyet Bayramlarının vaz geçilmez görselleri olan DEVE’yi, ARAPLAR’ı, ahşap döner dolabı günümüze taşıyamamıştır.Bu sebeple Güzelim Karacasu otantik özelliklerini çok kısa bir zaman diliminde -50 yılda- çok hızlı bir şekilde kaybetmiştir.
1939 yılında Çarşı Camisi’nin minaresinden Karıncalıdağ’a dönerek çekilmiş bir fotoğrafı bir Karacasulu dostuma gösterdim ve burası neresi dedim ona. “Galiba Safranbolu.” diye cevapladı. Hayır, burası Safranbolu değil Karacasu diye gerçeği söyleyişim ise dostumu hayli şaşırttı. “Bizler neler kaybetmişiz.” diyebildi sadece.
Biliyorsunuz www.uzumunkurusu.com sitemizde olsun, çeşitli dergilerde olsun, televizyonlarda olsun KARACASU KÜLTÜR VARLIKLARI deyip duruyoruz. Hatta bazılarınız :” Gene mi bu konular?” diye belki de bıkıyorsunuz. Ama böyle denilebileceğini tahmin etsek bile inatla yazmaya devam ediyoruz.
Bu gayretlerimizden birisi koruma altında olan çeşmelerinin saptayabildiğimiz öykülerini; özelliklerini, varsa belgelerinin ve kitabelerinde bulunan yazıların içeriğini açıklamaya çalışmamızdır.
www.uzumunkurusu.com sitesinde bundan önce size KÖSEOĞLU ÇEŞMESİNİ anlatmıştık. Bu yazımızda ise HACI SALİHLER ÇESMESİNİ anlatacağız.
Hacı Mustafa Öğüt dedemizi bilirim. Çarşı Camisi doğusundaki giriş kapısı yanında bir manifatura dükkânı vardı. Aksakallı, tatlı bir dedeydi bizim için. Sonra İzmir’e taşındılar. Büyük oğlu manifatura işine devam ederken küçük oğlu İsmet Bey de avukatlık yapıyordu. Umuyorum Hacı dedenin dedeleri dönemine ait bir çeşme bu çeşme. Çeşmenin Hacı Salihler evinin önünde olması da bu çeşmenin hangi aile tarafından hayır için yaptırıldığını gayet iyi açıklar bize.
Sanat tarihçisi Sayın Mustafa Kenan Özkan bu çeşmenin: “Yaylalı Mahallesi Sarıtaş Caddesi’nde Mustafa Öğüt evinin avlu duvarı sokak yüzünde” olduğunu söyler. Bugünkü yer ve kişi isimleriyle anlatırsak Muharrem SARP evinin karşısındaki duvardadır. Benim gördüğüm ilk yer ise şimdiki yerinin 20m kadar kuzey batı karşısında bir çıkmaz sokak köşesiydi. Muharrem Sarp evi önünden Karıncalıdağ yönünde, Çarşı Camisi önüne çıkan ara yol açılınca çeşme hiçbir özelliğine dikkat edilmeden şimdiki yerine taşındı. Şükürler olsun ki kitabe yerinde duruyordu. Hatta biz kitabesinin anlaşılır biçimini sunan levhayı o eski çeşme alnına asmıştık. O çeşme mimari olarak hemen hemen Köseoğlu Çeşmesi’nin aynısıydı. Bir köşe çeşmesiydi. Bir gün baktık ki hak ile yeksan olmuş!
(Çeşmenin benim gördüğüm biçimi gördüğünüz Köseoğlu Çeşmesi’nin aynısı idi)
|
|