BAYRAM SABAHI
Bayram denince bir sevinç kaplar insanın yüreğini. Bayram, mutluluğu çağrıştırır, bir beklentiyi ve ardından da bir yaşantıyı anımsatır. Bayram, insan ruhunda bir ışıltıdır.
Kendimizi bildiğimiz zamanlardan başlayarak bayramın ne olduğunu, bayramda neler yapacağımızı ve yine bayramla ilgili geleneklerimizin tümünü anne babamızdan, çevremizden öğreniriz.
Çocuksu dünyamıza bir sevinç olarak girdiğinden olsa gerek bayram sevinç sözcüğüyle özdeş sayılır hep.
Bugün de bir bayram sabahı. Bilinçli yaşadığım hemen hemen 55 Ramazan Bayramı sabahından biri. Çocukluğumun bayram sabahları bir bir, gözümün önünden bir sinema şeridi gibi akıp gidiyor. Bir gün öncesinde hazırlanan giysileri, alınan ayakkabıları bir hazine gibi korurken sabaha babamızın yanında gideceğimiz bayram namazını düşünürdük. Bayram namazına gittiğimizde caminin içini dışını dolduran kalabalığı görüp şaşırırdık. Çekingen, ürkek bir biçimde babamızın kıyıcığına sığınırdık. Bayram Namazı’nın tekbirleriyle çocuk dünyamızın içinde oluşan ürpermeleri hissederdik. Ara sıra da durmadan uyuşan ayaklarımızı değiştirir dururduk. Namaz çıkışında atılan top namaza gelen çocukların bazılarını sıçratırdı.
Annelerimiz evimizin her tarafını bir gün öncesinden pırıl pırıl temizleseler de bayram sabahı her şeyi tekrar düzene korlar, dış kapıya kadar her yeri yıkarlar ve kapılarımızın önünü süpürürlerdi. Ve evin babasını, evin oğlunu veya oğullarını beklerlerdi.
Cami çıkışından eve gelinceye kadar sokaklarda birbirini gören herkes ayrımsız bayramlaşırdı.
Eve gelindiğinde tertemiz elbiselerini giymiş olan aile bireyleri büyüklerden başlayarak bayramlaşır sonra da kahvaltı ederdi.
Ramazan davulcusu, ramazan topçusu ev ev dolaşır bir aylık emeklerinin karşılığını alırlardı. Komşular ve akrabalarla devam ederdi bayramlaşmalar. İkram edilen şekerler, baklavalar, saraylılar, kadayıflar, fındıklar, fıstıklarla tatlı tatlı sürüp giderdi bayram.
Biz çocuklar el öpme karşılığı aldığımız paraları sıkıca saklar, bir köşede kimseye göstermeden topladığımız paraları sayardık. Hiçbir zaman bayramdaki kadar çok paramız olmazdı.
Topladığımız paralarla macuncu dededen macun , Yeni Bakkal’dan bisküvi, Mehmet Sayan amcamızdan çıtı pıtır alırdık. Şimdiki Erikçiler Lokantası’nın önünde, her tarafı ahşaptan yapılmış dönme dolaba biner, bisiklet kiralardık. Kimse harcadığımız paraya karışmazdı.
Ne güzel günlerdi o günler.
Biraz sonra bayram namazına gideceğim. O günleri çok gerilerde bırakmış bir insan olarak, biraz yaşlanmış, biraz hayat yorgunu bir insan kıvamında.
Beynim çocukluğumun beyni değil, ruhum çocukluğumun ruhu değil, bedenim eski bedenim değil…
Bayram namazında artık bir babanın yanında olmayacağım. Onun her zamanki sevecenliğini hissedemeyeceğim. Namaz sonunda eller Allah’a açıldığında onun için dua edeceğim ve ruhumun derinliklerinde onunla konuşacağım. “Aramızda olsan ne iyi olurdu? Elini hep beraber öpsek ne güzel olurdu?” diyeceğim. Kayınpederimi, kayınvalidemi, aramızdan ayrılan arkadaşlarımı inanılmaz bir hızla gözlerimin önünden geçireceğim. Onlar için de dua edeceğim. Hayatın bu değişmez gerçeği karşısında derin bir kabulle umarım titreyeceğim.
Tekbir seslerine içtenlikle katılırken hayatın hiçliğini, makam, mevki, servet farklılıklarının çok insansı, çok göreceli olduğunu düşüneceğim ÖLÜMÜN bizleri ne kadar adil bir şekilde eşitlediğini tekrarlayacağım.
Bayramlaşacağım. Bir bayramlaşmanın ardından başka bir bayramlaşmaya kavuşamayabileceğimin bilinciyle bayramlaşacağım. Cesaret ettiklerimle kucaklaşacağım/kucaklaşmaya çalışacağım. Ellerini içtenlikle sıkacağım.
Eve vardığımda ise önce eşimin bayramını kutlayacağım. Bana yaptıkları için, bana sunduğu iki evlat için, soframdaki aş, sırtımdaki temiz giysi olduğu için, hep verdiği için, ağır bir anne olduğu için ona teşekkür ederim diyeceğim.
İki oğluma çok çalıştıkları için, başkalarına zarar vermedikleri için ve beni ruhlarında baba kabul edip saydıkları için teşekkür edeceğim.
Kızım Figen’e, oğlumu ve bizi çok hem de çokk mutlu ettiği için teşekkür edeceğim.
Torunum Cankut’a, bütün tazelikleri, bütün masumiyetleri evimize bir çiçek demeti gibi getirdiği için teşekkür edeceğim.
Anneme beni doğurduğu, büyüttüğü için en temiz duygularımla teşekkür edeceğim.
Velhasıl teşekkür edeceğim bütün sevdiklerime ve de dostlarıma.
En sonunda Allah’a teşekkür edeceğim bugüne kavuşturduğu için.
Bayramı bir gül bahçesine çevirmek amacım.
Çocukluğumdaki gibi olmasa da başka özlemlerle, başka sevinçlerle bayramı bayram gibi yaşamaya çalışacağım.
Yazdıklarımla kendimi anlatmadım umarım. Benim dostlarım, arkadaşlarım, fikirdaşlarım benim yaptıklarımın on kat güzelini yaşayacaklar mutlaka. Benim anlattıklarım sizlerinkinden farklı olmadığı için kendimin yapacaklarını yazarken aslında sizi, bizi, hepimizi anlatmak istedim.
Lütfen öyle kabul edin.
Tabii ki siz bu yazıyı okurken-yanınızda olmasam da- ben sizinle özlemle kucaklaşmış olacağım. Size güzel bir bayram, sağlıklı bir yaşam dileyeceğim. Nice bayramlara diyeceğim.
Beni yazılarımla hâlâ takip eden yüzlerce öğrencime, dostlarıma, gördüklerinde bana merhaba diyenlere tebrikleri için teşekkür edeceğim.
Sizi görmesem de Çin’de, Küveyt’te,Malezya’da, Japonya’da, Almanya’da, Fransa’da, İsviçre’de, İngiltere’de… bugün bayramı vatandan, Karacasu’dan uzakta kutlayan dostlara iyi bayramlar diyorum. Hepsini öpüyorum. Gurbette yalnızsanız, biraz buruksanız, dışarı çıkmanızı, bir dosta gitmenizi veya bir dosta telefon etmenizi öneriyorum.
Türkiye’nin her yanında yazılarımı okuyan veya okumayan bütün dostlarımı, her birini tek tek özlediğim yüzlerce öğrencimi öpüyorum. Onlara ve diğer dostlarıma hayırlı bayramlar diliyorum.
Özlemlerimle, nice bayramlarda buluşmak umudumla diyorum.
(Aşağıdaki resimler Karacasu Çarşı Camisi bayram namazında bugün çekilmiştir. Başarabilirsek ana sayfada Yazır’daki bayram namazıyla ilgili fotoğraflar sunacağız.)