0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

OZANCAN’IN BAŞARISI ÜSTÜNE DÜŞÜNCELER

 OZANCAN’IN BAŞARISI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Son hafta içinde, Karacasu insanı, kendi içinden çıkmış bir evladının televizyon ses yarışmasında başarı sağlaması için bazen dualar etti, bazen telefona sarılıp sms’ler attı, bir maç izler gibi yarışmayı evlerde, kahvelerde heyecanla izledi. İstedi ki içlerinden çıkan bir genç, Türkiye’de birinci gelsin.İstedi ki Karacasu ismi bütün Türkiye’de duyulsun. Oluşan heyecansal ortamda bu güzel duyguları paylaşmak, belki de günlük hayatın içinden sıyrılıp bir rüya aleminde yaşamak istedi halkımız. Hani duruşuyla; tevazusuyla,gülümsemesiyle, olgunluğuyla bu başarıyı Ozancan da çoktan hak etti ve kasabasını mutlu etti. Kendi de mutlu oldu. Kitleleri hareketlendirmek, onlara yeni hayaller peşinde koşturtmak ve sonunda da o hayalleri altın bir tepsi içinde halkına sunmak öyle kolay bir şey de değil aslında. Bu vurgularla OZANCAN’ı yürekten kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum. Karacasu halkı Dedebağ Hayırı gibi bir sosyal olayda her zaman nasıl beraberlik duygusu yaşıyorsa, bayramlarda nasıl kenetleniyor birbirine sarılıyorsa bu olayda da birlik içinde oluşuyla aynı amaç uğruna birleşmesiyle dikkati çekti. Gönlümüz, halkımızın ortak heyecanlar ve ortak amaçlar uğruna oluşturduğu beraberliğin daha çok sürmesini ister.Şimdi bir de şunlara bakalım bir. Bu yarışmadan on beş gün önce DENGE gazetesinde Gülay Öztekin hanım güzel bir röportaj yayınladı. Konu dünya çapında Karacasulu bir bilim adamının başarısı idi.Bu röportajdan bazı bölümleri yorum yapmadan aşağıya alıyorum. “Lisans eğitimi için gittiği Cenevre Üniversitesi’nden emekli olan, dünyanın sayılı bilim adamlarından, Karacasulu Türk bilim adamı, 72 yaşındaki Mineralog Halil Sarp, 40 yıllık meslek hayatında gerçekleştirdiği 42 buluşla, tarihe en çok buluş yapan bilim adamı olarak geçti. Son iki buluşunu Adnan Menderes Üniversitesi Karacasu Memnune İnci Meslek Yüksek Okulu Takı Tasarım Bölümü’nde hocalık yaptığı sırada gerçekleştiren Prof. Sarp, “Altın çikolata ödüllü bilim adamıyım” dedi Bir başka Karacasu evladı Prf Dr A.Ali Küpelioğlu Japonya’da mide kanserleri konusunda sunduğu çalışmasıyla EN İYİ POSTER ödülü ile ödüllendirildi. Palamutçuk dağlarının eteklerinde büyümüş bir köy çoocuğu olan Kemal İpbaş çok üst bir başarı sağlayarak KIRÇİÇEĞİ ismini bütün Türkiye’de bilinen bir marka haline getirdi ve Karacasu’ya bir okul yaptırdı. Karacasu’nun diğer evladı Mustafa Günday, MOPİSAN ismini dünya çapında bir marka haline getirdi. Mustafa Kavurmacı Karacasu’ya bir ilköğretim okulu yaptırdı. Mehmet Sertkaya öğretmenimizin oğlu Barış Sertkaya Almanya’da Frankfurt Üniversitesinin bilgisayar bölümü profesörü oldu. İrfan Bezci MYO’da bir bölüm inşaatını yaptı. Muzafffer Özuysal’ın Meslek Yüksek Okuluna katkıları sebebiyle kampüse adı veridi. Karacasu’nun 21 evladı bugün ancak milyonlu rakamlara varan öz sermaye koşuluyla kurulabilen bir vakfı Karacasu’da kurmayı başardı. Karacasu’da; roman yazan, yerel dil araştırmaları yapan, Karacasu kültür varlıkları adına hizmetler sunan memleket evlatları var. Saymakla bitmez ki…Profesörler, sanayiciler, tüccarlar, derece yapan öğrenciler hep bu güzel kasabanın içinden çıkıyor. Peki bunlar neredeler? Şimdilerde ne işle meşgul oluyorlar? Halkımız bunların hangilerini biliyor? Karacasu bu başarılı hemşerilerinden hiç yararlanmayacak mıdır? Yararlanma denilince sadece maddi destekler mi söz konusu olacaktır? Enteresan sorulardır bunlar? Aynı zamanda bu sorular Karacasu gelişiminin, değişiminin anahtar sorularıdır. OZANCAN ile halkımız güzel sanatlar alanında başarılı olmuş bir tek evladını tanıdı sadece. Bundan zevk aldı. Bu başarıyla gönendi. Belki de yüzlerce Karacasu genci OZANCAN örneğinde yarışma azmi, heyecanı kazandı. Ben de başarabilirim duygusunu yaşadı. Başarıyı yakalayan bütün toplumlar işte böyle başarıları her alanda kazanmış hemşerilerini, yakınlarını, vatandaşlarını tanıyarak onlara hak ettiği değeri veriyor. Nefislerini yenerek onlara imreniyorlar. Onları dinliyorlar, okuyorlar, seyrediyorlar; anlamaya çalışıyorlar. Bunun için çıkarılan dergileri okuyorlar, sempozyumlara katılıyorlar, onlar için yazılmış biyografileri okuyorlar. Yeni hayaller ve yeni başarılar, yeni kurgular için onlardan güç alıyorlar. Cuma Mahallesi’nde, bir zamanlar bayramlaşma için gittiğimizde halkla yan yana olmuştuk. Bayramlaşanlar arasında o kahveye ilk defa giden beyin cerrahı, profesör, doktor, esnaf, iktisatçı, öğretmen…olan arkadaşlar vardı. O gün şöyle demiştim hemşerilerimize: “İşte bu arkadaşlarımız, sizin aranızdan çıkan Karacasu’nun öz evlatları. Karacasu ağacının güzel meyveleri. Siz bu meyveleri şöyle bir elinize aldınız mı? Kokuları, güzellikleri, yararları nedir, hiç düşündünüz mü?” Sanılır ki bu kasabanın yetiştirdiği çok özel insanlar bu kasaba için yoktur. Sanılır ki onların bu kasabayla bir gönül ilişkileri yoktur, onların bu kasabaya sonsuz bir hizmet aşkı yoktur. Sanılır ki –en acısı da budur- onlara gerek yoktur. Çünkü bugüne kadar Karacasu’da hiçbir sivil toplum örgütü bu doğrultuda bir çalışmayı gerçekleştirememiştir. Yine Karacasu’nun çeşitli örgütleri de çevre ilçelerde, illerde bu hususta neler yapıldığını bile –galiba-izlememişlerdir. Bu tür paha biçilemez bir öz kaynağı kullanamamışlardır. Toplumu heyecanlandıran, Karacasu’ya dair yüksek idealler etrafında birleşilen, toplumun desteklediği projeler etrafında heyecan duyulan bir ortam oluşturulamamıştır. İşte bu bakımdan OZANCAN’ın başarısı ve bu başarı etrafında atan Karacasu’nun ortak kalbi bizim için çokkk iyi bir örnek ders olmuştur. Demek ki Karacasu’da halk birleşebilir ve ortak hayaller peşinde koşabilirmiş. Bundan sonrası yine Karacasu’da olacaktır. Yeni hayaller, projeler, ortak heyecanlar üretmek ve bir olmanın zevkine varmak, Karacasu’daki herkesin görevi olmuştur artık.