0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

0542 597 01 45

kuruuzum1947@hotmail.com

Geçen Yıl O Gece

 2014 yılı bitti. Gazetelerde, televizyonlarda yeni yılla ilgili yorumlar, değerlendirmeler görüyorsunuz. Hatta geçen yılla ilgili pek çok değerlendirmeye rakamlar da dahil oluyor. Uzumunkurusu.com sitesi olarak sizlere yeni yılla ilgili bir şeyler yazmamızı umuyorum siz de bekliyorsunuz.
Yeni yılla ilgili yazıya sizlere bir anımı anlatarak başlıyorum:
O akşam hep beraberdik. Yaz gecesinin gülümseyen yıldızları altında söyleşmek; saz çalmak, şiir konuşmak üzere toplanmıştık. Gecenin doğallığı içinde mum bile yoktu . Birbirimizin yüzlerini  tam fark edemediğimiz gecenin ileri saatlerinde  cılız bir  ışık vardı masamızda.
Günlerdir toplanalım diyorduk da olmuyordu. O gece bir araya gelmeyi başarabilmiştik. Kahvederesi’nden aşağılara doğru, bir güzel gece yaşamak  umuduna uçarken daha kaç dereler aşmıştık. Ahmet Deresi, Kurt Deresi… vs.
Biz vardığımızda, arkadaşlarımız oradaydı. Mütevazi masamıçoktan kurulmuştu. Masanın etrafında toplananlar, nerelerdesiniz der  gibi, bakıyorlardı. Hoş beş, bir iki hatır sormadan sonra, sıra daha derin konuşmaya, ruh denizlerimizde kulaç atmaya gelmişti.
HEPİMİZ YARALI KUŞLAR GİBİYİZ cümlesi ana başlık oldu o geceye.
Öyle değil mi canım!
 Kimimizin kanatlarını sıyırmıştı, kimimizin ayaklarınıçırpmıştı hayat denilen avcının saçmaları. Ama ağır aksak da olsa, kanasa da bir yerlerimiz umuda doğru uçuyorduk işte. Yaşıyorduk ve en güzeli paylaşmak için toplanmıştık gecenin büyülü sofrasında. Varsın ruhlarımızı kemiren acılar da oralarda bir yerlerde duradursundu.
Keyfimiz yerine geldikçe ve şiirlerin, türkülerin göz alıcı kelimeleri karanlıklar içinde göz kırptıkça sanki başka bir dünyanın insanları oluverdik. Önce birimiz okuyordu bir iki dörtlük. Sonra da hep beraber şiirin anlamı, hayalleri, sözcüklerin oya gibi işlenişi konularında bir güzel söyleşiyorduk.
 Okuyorduk şu güzel satırları:
şlerin parlayıp söndüğü yerde
Bulu
şmak seninle bir akşam üstü
Umarsız 
şarkılar dudağımda bir yarım ezgi
ğınmak, gözlerine sığınmak bir akşam üstü

Gözlerin bir çığlık bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi

Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu uçarı ko
şmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek
ğınmak ellerine bir gece vakti

Ellerin bir martı telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı bin bir soruyla
Bitmemi
ş bir şarkı dudağımda bir yarım ezgi
ğınmak, şarkılara sığınmak bir ömür boyu

Gözlerin bir çığlık bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin bir martı tela
şlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

şler, buluşmak, gözlere sığınmak, ellerin ta uzaklardan bir beyaz martı gibi gözükmesi, kar altında bir ormanda çocuksu koşmak,  kent, ayrılış ve çığlık gözler üstüne konuşuyorduk. Hayallerimize; kendi ayrılışlarımız, ürkek,  telaşlı hâllerimiz, yalnızlıklarımız, kopuşlarımız, kavuşmalarımız eşlik ederken hep beraber bir ortak ruh olup aynı rezonansı yaşıyorduk.
Ardından yetti mi deyip sazın teline dokunulunca bütün bu yoğun duygular ikiye, üçe, beşe katlanıyordu. Kendimizi tutamayarak hep beraber aynı sözleri müziğin ritmiyle ve teslim olmuş bir ruhla sakince ve fakat duyguyla ve anıların sokaklarında gezerek söylüyorduk. Bir daha okuyalım isterseniz:
“Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek.” 
Ne kadar telaşlı, ne kadar aceleci, ha gitti gidecek. Hayret!
Güzel Türkçemizi; ozanların dilinden, dağ pınarlarının suları gibi gözesinden içiyoruz.
Sözü söz olmaktan çıkarıp bir elmas kılan ustalardan bir diğerine geçiyoruz. Allah’ım, deli edecekler insanı:
 Her ne kusur varsa geçen zamanda
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar
Mecnunlar Mevla’yı bulursa canda
El olur Leyla’lar, ela gözlü yar

Güzel açar, güzelliğin, sergisin
Gün a
ğartır, kara saçın örgüsün
Muhabbet faslında, ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar, ela gözlü yar

Eştikçe işçıkar, işin içinde
Gen
çliği hasret yer, sevda göçünde
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, ela gözlü yar

Mecnun, Leyla, bugünlere koşup gelmiş Hüsn ü Aşk, muhabbet faslı, kim söyler kim çalar, bilmez misin dört mevsimin üçünde kar olur yaylalar… felsefeyse felsefe, aşksa aşk, sözün ezgisiyse ezgi… işte şşiirin tam da dizeleri içinde.
“Muhabbet faslında ölüm türküsünü
Kim söyler kim çalar” bilinir mi?
Bilinmez ela gözlü yâr.
Öbür taraftan bir başka ozan Kaplani seslendi karanlıklar içinden.
UMUT dedi . Her şeyin başlangıcı umut dedi ve soframıza katıldı:
Bırak gam kederi yaralı gönlüm,
Yüce da
ğdan duman çekilir bir gün,
Çapa vurulmadık bu topraklara,
İlkbahar da tohum ekilir bir gün
Sazın telinde dillendi, ateş böceklerinin kanadında ışıdı umut.
Hep beraber okyanuslarda bir can simidine tutunur gibi umuda tutunduk. İlkbaharın kırmızı lalelerini, sarı papatyalarını düşündük. Seviyor mu sevmiyor mu diye çocuksu oyunlar oynadık iç dünyamızda.
Dostum Erdoğan, sazın tellerine vurdukça, ezginin sözü nasıl değiştirdiğini; sözü bazen nasıl kanlı bir bıçağa bazen de bir demet karanfile çevirdiğini gözledim.
Ama nedense ruhum
 “ Ellerin bir martı telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken”
dizelerine takılıp kaldı.
Her söyleyişin ardından, o dizeleri, ötede gözüken güllere gidip fısıldamak istedim.
“Sen de bülbülü incitirken, kanatırken ; seni özleyişini, seni sevişini, seni tutmak ve hiç; ama hiç bırakmak istemeyişini bilir misin?” demek istedim.
Bir duygu denizinde dalgalar içinde bir alçalıp bir yükselirken hayata karşı korkusuzdum, her şeye karşın,  çok hem de çok mutluydum.
               Ömrümde unutamayacağım kadar güzel bir gecesiydi o gece.
               Söze yeni yıl diye başlamış ve bir anımı anlatacağım, demiştim. İşte anım bu.
2014 için ne yaptım, ne yazdım, ne kazandım, ne biriktirdim gibi pek çok sorular sorabilirdim. Gazetelerdeki yazılara benzer yazı yazabilirdim. Ama hiçbiri umurumda değildi. Çünkü 2014’te, o gece, tam da istediğim gibi şiirle ve müzikle konuşmuştum. Şiirden anlayan dostlarım Mustafa Dilek’le, değerli eşiyle, Albay Mustafa Bezciyle ve değerli eşiyle çok özel insan Erdoğan Orçun’la beraber olabilmiştim. Şiirden, sözden, sazdan anlayan bu dostlarla şiiri ve müziği bir sıcak somun kokusuyla  içime çekmiştim. Hepimiz aynı telin sesi olmuştuk.
Aynı telin sesi olmaya ne kadar ihtiyacımız var?
Şiire, müziğe, romana, tiyatroya velhasıl bizi daha seçkin bir insan kılan güzel sanatlara ne kadar ihtiyacımız var?
BİRBİRİMİZİ BAĞRIMIZA BASMAYA VE BU DUYGUYU YAŞAMAYA ne kadar çok ihtiyacımız var?
2014 benim için sağlık  sorunlarıyla geçti. Biraz buruk, biraz acı. Bunlardan söz etmek istemiyorum. Sadece 2014’ün bana sunduğu o çok özel geceyi 2015te yaşayabilir miyim diye düşünüyorum. Yukarıda dedim ya umut bir ateş böceği gibi ışıldıyor içimde.
İnşallah, inşallah diyorum hepimiz için. Sizler için, kendim için Allahtan bu fırsatları bize sunmasını diliyorum.
Yeni yılınız sağlıklı ve umut dolu olsun, diyorum. Hepinizi kucaklıyorum. Hepinizi özlüyorum.