Bugün Atatürk’ün aramızdan ayrılışı sebebiyle yurdumuzun her yerinde anma törenleri yapılacak. Atatürk çeşitli özellikleriyle anlatılacak. Gazetelerimiz Atamızı inceleyen yazılarla dolu.
Biz de size Atatürk’ü anma gayreti içinde Sayın Zülfü Livaneli’nin yazısını sunuyoruz. Cumhuriyetimizi kuran başta Atatürk olmak üzere bütün insanlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Atatürk’ü Sevmek ve Anlamak Aynı Şey Değil
Kim ne derse desin, hangi yıkıcı propaganda yapılırsa yapılsın, bu ülkede Gazi Mustafa Kemal’i seven milyonlarca insan var ve hiçbir kuvvet bu sevgiyi onların kalbinden söküp atmaya yetmeyecek. Tam tersine Atatürk sevgisi gittikçe büyüyor, halka, gençliğe daha çok yayılıyor. Yaşı müsait olanlar hatırlar: 1981’de Kenan Evren “Atatürk Yüz Yaşında” kampanyası yaparken, bu sevgi ve coşku yoktu. Rahatlıkla söyleyebilirim ki ben Türkiye’de Atatürk sevgisinin bu kadar yükseldiği hiçbir dönem görmedim. *** Bir 10 Kasım gününde büyük devrimciyi sevgiyle, saygıyla anarken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bu iddia, küçük bir gazete yazısına sığmayacağı için üzerinde düşünmek amacıyla sadece satır başları vereyim: Enver Paşa ne kadar hamasi, hesapsız kitapsız ve savaş yanlısı ise Gazi o kadar gerçekçi, soğukkanlı ve barışçı bir hesap adamıdır. Atatürk’ü sevenler onun “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü tekrar tekrar düşünmeli ve özellikle bugünün koşullarında “Yurtta barış”ın ne anlama geldiği üzerinde kafa yormalıdır. *** Gazi’nin en önemli ilkelerinden birisi de “askerin siyasete karışmaması”dır. Daha genç bir subayken Selanik’teki İttihat Terakki Kongresi’nde bu fikrini dile getirdiği için dışlanmıştır. Cemiyet onu öldürmek için tetikçiler göndermiştir. *** Barışa, demokrasiye, kültüre değer veren, duygulu, incelmiş zevklere sahip, hümanist bir aydındır. Hayvan kesilirken bakamaz, kesilen bir ağaca ya da ölen atına ağlar. Sık sık gözyaşı döken, kibarlığı asla elden bırakmayan, küfretmeyen, en ağır lafı “Şaşarım senin akl-ı perişanına” olan medeni bir İNSAN’dır. Cumhuriyet’i korumak ve kollamak için sadece “yeni Cumhuriyet insanı”nı oluşturacak kültüre ve eğitime inanmıştır. Savaştığı ülkeleri bile incitecek bir söz çıkmamıştır ağzından. Nihai amacın barış olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmamıştır. “Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir” diyen tek komutandır. Aristokrat bir aileden gelmemesine, yoksul ve yetim bir çocuk olmasına (yani o sahte deyimle Beyaz Türk olmamasına) rağmen azmiyle yabancı dil öğrenmiş, zevklerini ve kültürünü en üst seviyeye çıkarmıştır. Diktatör değildir. Sultan ve halife olma tekliflerini elinin tersiyle itmiştir. Samimi olarak bir demokrasi aşığıdır. Yoksa bütün gücü elinde tutarken bir muhalefet partisi yaratmak için girdiği onca zahmete ne gerek vardı? O’nu kim zorlayabilirdi? *** Hayatında bir tek kuruş haram paraya tenezzül etmemiştir. Yolsuzlukların ayyuka çıktığı çöküş yıllarında da, yeni bir devlet kurduğu dönemde de paraya-pula metelik vermemiştir. *** İslâm konusunda hutbe verecek kadar bilgili olmasına ve mesela Yalova’daki evinde başucunda Kuran bulunmasına rağmen hiçbir zaman din sömürücülüğü yapmamıştır. *** Anlaşıldı ki bu yazı sonlanmayacak çünkü onun özelliklerini saymakla bitiremiyorum. Onu kaybettiğimiz günün yıldönümünde benim aciz fikirlerime değer veren gençlere bir tek şey söylemek istiyorum: O sizi sevdiği için siz de onu seviyorsunuz. Zülfü Livaneli 10 Kasım 2010 |
|