AĞLAMAK İSTİYORUM
Kurban Bayramı’n ın ardından sizleri üzebilecek bir yazı yazmayı hiç istemezdim. Biliyorsunuz bizim sitemiz siyasetle, günlük tartışmalarla ilgilenmeyen bir site. Sitemizin Karacasulular ve Karacasu dostları arasında sevgiyi, kardeşliği artırmak gibi bir amacı var. Kültür varlıkları üstüne dikkati çekmek Karacasu’nun kültür varlıklarını ortaya çıkarmak bir başka amacımız.
Bu yazımızda da aynı amaçları taşıyoruz. Bir tek farkı var. Bu sefer ülkemizde yaşananlarla ilgili yazacağım. Kardeşlik, birlik üzerine başarabilirsem birkaç söz edeceğim.
Öğle haberlerinde bütün televizyon kanallarında yakılarak öldürülen Serap Eser’in ölüm haberi vardı. Akşam haberlerinde de Tokat’ta şehit edilen yedi askerimizin haberi. Ülkemizin sokaklarında kundaklanan araçların, devlet güçlerini taşlamaya çalışan insanların görüntüleri…
Üzülmemek elde mi?
Yıllarca öğretmenlik yaptım. Baba oldum. Bir çocuk ne kadar zor yetiştirilir bilirim. Hele annelerin yüreğine ne demeli! Bütün analar çocuklarını sabırla, bin emekle geceleri uyumayarak; yemeyerek yedirerek, içmeyerek içirerek büyütürler. Bir anne ilk üç yılının hemen hemen günün bütün saatlerinde çocuklarından bir dakika bile kopamazlar. İş bununla yetmez ki… İlkokul, ortaokul, lise, üniversite yılları ilmik ilmik örülür. Yüzlerce uğurlama yüzlerce karşılamayla yaşanan yıllar. Ve delikanlı gençler hâline getirilen dünün çocukları bugünün gençleri.
17 yaşında bir kız her günkü gibi dershaneye gidiyor. Canavarın biri dershaneden dönen belki de zihni dershanedeki bir problemle meşgul olan o kızın bindiği arabaya molotof kokteyli atıyor ve kızımız yanıyor. Günlerce hastanede ölümle boğuşuyor ve bugün bu hayat mücadelesinde savaşını kaybediyor. Odasında bugün, daha dünkü, onun elleri kokan kitapları duruyor. Odasında kazağı, eteği bir köşede çalışma masası, yatağı her gün kullandığı havlusu, diş fırçası duruyor .
Ama artık o yok.
Onun bütün hayallerini, gençliğini, bir gül gibi endamını kara ve vahşi bir el yok etti.
Allah’ım çıldırmamak olası değil.
Tokat’ta da 7 ananın yetiştirdiği yedi civan hiçbir şeyden habersiz devriye görevini yürütürken yine kalleşçe, pusu ile öldürüldüler. Yedi eve değil binlerce eve, yetmiş milyon ananın yüreğine ateşler attılar. Yedi gencin analarını, babalarını ölünceye kadar kurtulamayacakları acıların, karanlıkların içine attılar.
Tıpkı dershaneden dönen Serap gibi onlar da hoyrat, zalim ellerce koparıldılar analarından,babalarından.
Yedi genç ve Serap artık yok. Hiç olmayacaklar. Yıllar içinde fotoğrafları kalacak. Kara bir özlem kalacak.
Sitemizin sevgili okurları ,
Yanmamak mümkün mü? Ağlamamak mümkün mü? Ruhumuzdaki kanamayı durdurmak mümkün mü?
Ulus olarak birbirimize karşı daha sevecen, daha hoşgörülü olmak zorundayız. Biliyorum, insanlar arasında farlılık gözetmeyen duygular bizim içimizde var ve bu soylu duygular binlerce yıllık tarih ve kültür imbiğimizden süzülüp geliyor. Ama birileri nifak tohumları ekmek için onlarca yıldır uğraşıyor. İnşallah bu tohumlar yeşermeyecek, birer ayrık otu gibi kalacaklar Anadolu Yaylası’nın topraklarında.
Ruhum acıyor.
Gözlerim dolu dolu oluyor.
Hep beraber yoruluyoruz.
Anaların babaların kim bilir hangisinin ocağına ateşler düşecek!
Ruhum acıyor. Ağlamak istiyorum.